AnaSayfa Kuruluş: 22 Nisan 1987
Dil Derneği, Bakanlar Kurulunun 24.07.2002 tarih ve 2002-4812 sayılı kararı ile kamu yararına çalışan dernektir.
 
Başyazı
 
ÇAĞDAŞ TÜRK DİLİ - Ağustos 2019

 

XIII. TÜRK DİL KURULTAYI

Bülent ECEVİT

Dil Kurultayı Konuşması Metni

İZZETTİN METE – Sayın Kurultay üyeleri, biz bugün üzerinde durduğumuz, uğraştığımız, bazen birbirimize çattığımız bu meseleler, eğer şu meseleyi anlamazsak devam eder gider. Zannediliyor ki bu yabancı terimleri biz Türkçeleştirmekle işin içinden çıkarız. Eğer bu yol devam ederse, bu ilelebet devam eder. Biz mademki ulusal bilincin bir belirtisi olan üzerinde durduğumuz meseleler, esas yaratıcısı biz olmadan her sahada, her alanda, fizik alanında pozitif ilimlerde, manevî ilimlerde kendimiz bu şeyleri yaratmadan yabancıların yarattığı bu yeni şeylerin hepsinin adını onlar kendileri koyacaklar ondan sonra da biz onların Türkçeleştirilmesi için çalışacağız. Bu sürüp gidecek. Bence bu, işin içinden çıkılmaz bir meseledir. Müselles veya hangi konuda ele alırsak alalım, o milletler bunları yaratmışlar, yarattıkları için de adlarını koymuşlar. Ondan sonra biz bunlarla karşı karşıya geliyoruz, onları Türkçeleştirmeye çalışıyoruz. Şairimizden tutunuz bilim adamlarımıza, filozoflarımıza, teknisyenlerimize kadar her sahada herkes kendi yaratacaktır, herkes kendi kavramının ismini kendi koyacaktır. Ancak bu suretle biz işin içinden çıkarız. Yoksa bir müessese yaratıyoruz ve o müessesenin içerisinde meselâ, trafik kazası diyoruz değil mi? Trafik kazasını kendimiz yaratıyoruz, ondan sonra adını trafik kazası koyuyoruz. Müsellesi başka bir millet adlandırmış, biz de müsellesi üçgen yapıyoruz. Bunu yapacağımıza bütün bu ilimlerin kelimelerini kendimiz yaratalım. Alimlerimiz neredesiniz? Filozoflarımız, şairlerimiz nerdesiniz? Hepiniz kendiniz yaratacaksınız, hepiniz kendi dalınızdaki terimleri kendiniz yaratacaksınız, bulacaksınız. Dil Kurumu görevini fazlasıyla yapmıştır. Dil Kurumunu ben sonsuz saygılarla selâmlarım. Her sahanın terimlerini kendimiz yaratacağız eğer bunu anlayamıyorsak suç kendimizindir. Hepinizi saygılarla selâmlarım.

(Alkışlar.)

BAŞKAN – Yeterlik önergesi geldi.

(Yaşar Cankoçak, Muzaffer Uyguner, Hasene Ilgaz, Ahmet Köklügiller'in verdikleri önerge okundu.)

Kurultay Başkanlığına,

Zamanımız dardır, konu aydınlanmıştır, başka konulara geçilmesini öneririz.

BAŞKAN – Bütün arkadaşlar böyle uzun uzun görüşürlerse iş bitmez. Yalnız rapora değinen konuşmalar yapalım lütfen. Şimdi yeterlik önergesini oyunuza sunuyorum. Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Şimdi de Terim yarkurulu raporunu oyunuza sunuyorum. Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

ORHAN BARLAS – (yerinden), Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Ecevit'in iki rapor arasında konuşmasını öneriyorum.

BAŞKAN – Buyrun, Sayın Ecevit.

(Alkışlar)

BÜLENT ECEVİT – Sayın Başkan, On Üçüncü Türk Dil Kurultayının değerli üyeleri, sizlere saygılar sunarım.

Kurultayın açılışına, görevlerim nedeniyle yetişemediğim için sizlerden özür dilerim. Bildiğiniz gibi, CHP'nin Kurultayının bitişiyle, On Üçüncü Türk Dil Kurultayının başlayışı aynı günlere rastladı. O yüzden gelmekte geciktim.

Türk Ulusu, kendi dilinden uzaklaştıkça, kendi kendine yabancılaşmış ve özgün düşünceden yoksunlaşmıştı.

Atatürk'ün çizdiği devrimci yolda, Türk Dil Kurumu, Türk Ulusunun öz diline ve benliğine yeniden kavuşmasını, özgün düşünce ortamına ulaşmasını büyük ölçüde kolaylaştırıp hızlandırmıştır.

Bence Türk Dil Kurumu, Türkiye'deki devrimci kuruluşların en başarılılarından biridir. (Alkışlar)

Başarısında da başlıca etken, benim görüşüme göre, kapılarını, bir akademi gibi halka kapatmak yerine, halka açık tutmuş olmasıdır. Çalışmalarında halka dönük davranması ve halktan güç almasıdır.

Çok partili demokratik rejim, bu bakımdan Türk Dil Kurumuna yaramıştır. Eskiden, devlet gücünün koruyucu duvarları ardında, Türk Dil Kurumu, kendini büyük güvenlik içinde bulurdu; fakat bir yandan da o duvarlar, Kurumu bir ölçüde halktan ayırırdı. Devletin koruyuculuğundan ve desteğinden yoksun kalmak; bunun da ötesinde zaman zaman devleti karşısında bulmak, Kurumu güç durumlara sokmuştur ama yaşama ve çalışma gücünü, Atatürk'ten aldığı ödevi sürdürebilme gücünü, halkta aramağa yöneltmiştir onu. (Alkışlar)

Eskiden, Kurum çalışmalarında, bir ölçüde, bir yapma dil oluşturma eğilimi kendini duyururdu. Fakat demokrasinin açtığı halkla bütünleşme döneminde, Kurum, kendini o türlü eğilimlerin etkisinden kurtarmış; dilimizin öz kaynaklarından ve Anadolu halkının, tarih boyunca, arılığını koruyarak oluşturduğu, yücelttiği konuşma, türkü, şiir dilinden, gelişen ve yenileşen bir toplumun isteklerini karşılayabilecek bir yazı ve düşün dili kurmağa başlamıştır.

O nedenledir ki, Kurumun demokrasi döneminde önerdiği sözcükler, devletin direnişine ve engellemesine karşın, toplumda, eskisine göre daha kolaylıkla yayılıp tutunmağa başlamıştır.

Dilimizi özleştirmede, sakınılması gereken en büyük tehlike, Osmanlı Türk toplumundaki dil ve kültür ikiliğinin yeniden ortaya çıkmasıdır; aydınlarla halkın, gene, birbirlerinin dilinden anlayamaz hale gelmeleridir. Halka yönelmek, Kurum çalışmalarını, böyle bir tehlikeye yol açmaktan büyük ölçüde kurtarmıştır. O kadar ki, Türk Dil Kurumuna ve onun çalışmalarına en çok karşı çıkanlar bile, kısa direnişlerden sonra, Kurumun önerdiği yeni sözcüklerin büyük çoğunluğunu, bilinçli bilinçsiz, günlük konuşmalarında kullanmağa başlamaktadırlar. Güzel olan, devletin değil toplumun buna zorlamasıdır kendilerini.

Devlet desteğinden ve koruyuculuğundan yoksun kalmak, Kurumu bir yenilgi duygusuna ve gevşekliğe düşürmemiştir; onda zorlu bir yaşama çabası uyandırmıştır; onu halktan aldığı güçle Atatürk'ün ülküsüne doğru daha hızlı ilerlemeye yöneltmiştir. Bu çaba ve yöneliş, Kurumu, çalışmalarında, arayışında, yaratıcılığında daha tutarlı ve gerçekçi kılmıştır.

Halka açıldıkça, halkla bütünleştikçe, halk dili kaynaklarına indikçe Türk Dil Kurumu çalışmaları, yalnız daha etkin değil, daha bilimsel de olmuştur. Bir dili özleştirme çabalarının halkla bütünleştikçe ve halk dili kaynaklarına dayandıkça daha bilimsel de olması çok doğaldır; çünkü dilin öz kaynağı halktır.

Türk Dil Kurumunun çalışmalarını, yurdun her yerinde halktan öğrendikleriyle sürekli besleyen halk aydınlarını ve öğretmenleri kutlarım. Halk dilinden derlemeleri halka yabancılaştırmaksızın değerlendiren kurum uzmanlarını kutlarım; Türkçeyi özleştirerek geliştirme çabalarının ürünlerini, Türk diline usta kuyumcular gibi işleyen, yerleştiren, ilerici ozanları, yazarları kutlarım. (Alkışlar)

27 Mayıs 1960 Devriminden sonra girilen daha ileri bir demokrasi ve özgürlük döneminin, Türk dilini özleştirerek geliştirme çabalarına en büyük katkısı, yargı dilinde olmuştur.

Bu dönemde kurulan bağımsız yüksek yargı örgenleri, dili özleştirip arılaştırmanın belki en zor fakat en gerekli olduğu bir alanda büyük atılımlar yapmışlardır. Yargı diliyle halk dili arasındaki yabancılığı hızla gidermeye başlamışlardır. Yargıç önüne çıkarılan sanıklar, neden suçlandıklarını da, neden aklandıklarını da artık eskisine oranla çok daha kolay anlayabilir duruma gelmektedirler.

Türk Dilinin halklaşmasına, özleşmesine, gelişmesine ve toplumumuzdaki dil ikiliğinin çok önemli bir alanda giderilmesine bu büyük katkıyı yapan yüksek yargıçlarımızı özellikle kutlarım. (Alkışlar)

Bu iyimser sözlerden sonra, Türk dilini özleştirip halklaştırma ve geliştirme akımıyla ve Türk Dil Kurumu çalışmalarıyla ilgili iki kaygımı da belirtmek isterim.

On beş aydır, “Atatürkçülük” sözünün devlet yönetiminde en çok kullanıldığı bir dönemden geçiyoruz. Fakat bu dönem, devlet dilinde Atatürk çizgisinden en çok uzaklaşılan dönemlerden biri olmuştur. O çizgiden uzaklaşıldıkça halk dilinden de uzaklaşılmaktadır. Eski bürokrasinin ağdalı Osmanlıcası zorla canlandırılmaktadır. Birinci üzüntüm ve kaygım budur.

İkinci kaygımsa, bir an önce görüşülmesini bitirdiğiniz konuyla ilgilidir:

Türk Dil Kurumu çalışmalarıyla Türkçemiz, uzun yıllar süren emeklerden sonra, Arapçanın, Farsçanın tutsaklığından ve yabancılaştırmasından büyük ölçüde kurtulmuştur ama şimdi de, Batıdan gelen bilimsel ve teknik sözcüklerin baskınına uğramakta; bu sözcükler dilimizi her gün daha çok bürüyüp kaplamakta ve halka yabancılaştırmaktadır.

Dili arılaştırmanın başlıca erdemlerinden biri, aydınlık ve tutarlı düşünmeyi kolaylaştırmasıdır. Öğrenci veya uzman olsun, yazar veya düşünür olsun, insan, kullandığı sözcüklerin özünü ve kökenini bir bakışta group kavrayamazsa, aydınlık ve tutarlı düşünemez. Aydınlık ve tutarlı düşünmeyi bırakın, bir sınırın ötesinde düşünemez bile... Konular, bir insana, özünü ve kökenini bir bakışta göremediği sözcüklerle anlatılırsa, o insan o konuları iyice kavrayamaz.

Oysa Türkiye dünyaya açıldıkça, bilim ve teknik alanında ilerledikçe, yalnız halkın değil, nice uzmanların bile özünü ve kökenini bilmedikleri, group kavrayamadıkları yabancı sözcüklerin, terimlerin, deyimlerin baskınına, saldırısına uğruyor. Ülkemizde bilimsel ve düşünsel alanda sağlıklı ve güçlü bir gelişme olmayışının, tek nedeni değilse de önemli nedenlerinden biri budur, sanırım.

Ulusal dilimizi yabancı Ortadoğu dillerinin tutsaklığından kurtarmada büyük başarı sağlayan Türk Dil Kurumu, şimdi Batıdan gelen yabancı sözcükler ve terimler baskınına karşı da Türkçeyi korumalıdır.

Bu sözcüklerden, terimlerden çoğu, kısa zamanda, bilim ve teknik alanının duvarlarını aşarak günlük konuşma dilimizi de kaplamaktadır; dilimizin içinde karanlık noktalar olarak yer almaktadır; aydınlık düşünmeyi zorlaştırmakta ve dilimizi yeniden kendi kendine yabancılaştırmaktadır.

Bilim ve teknik evrenseldir ama evrensel olan bilime ve tekniğe, her ulus, kendi diliyle gerçek ve özgün katkılarda bulunur. Bilimin ve tekniğin evrenselliği ile dilin ulusallığı çelişmez, çelişmemelidir.

Türk Dil Kurumunun, hızla yayılan bu yeni baskına ve sızmalara karşı Türk dilini ve ekinini koruma savaşını hızlandırması, öncelik taşıyan bir görev olmuştur düşüncesindeyim.

Kurultaya, Türk Dil Kurumuna, Kurumun gönüllü yardımcılarına, Türkçeyi özleştirme ve geliştirme çabalarının halkçı ve yaratıcı önderlerine, erlerine, sanatçılarına sürekli başarılar dilerim. Saygılar sunarım.

(Sürekli alkışlar).


 
BAŞYAZI
ÇAĞDAŞ TÜRK DİLİ
Mart 2024 - 433. Sayı
TÜRKÇE SÖZLÜK
YAZIM KILAVUZU
 
     
facebook twitter