AnaSayfa Kuruluş: 22 Nisan 1987
Dil Derneği, Bakanlar Kurulunun 24.07.2002 tarih ve 2002-4812 sayılı kararı ile kamu yararına çalışan dernektir.
 
Yayın Yönetmeninden
 
ÇAĞDAŞ TÜRK DİLİ - Haziran 2021 
       

GEÇMİŞE VE GELECEĞE YÖNELİK

                       Ertuğrul Özüaydın
 

İnsan ne yapsa ne etse o belleğine yerleşmiş sevinçleri, acıları, özlemleri, aşkları kolay kolay unutamıyor. Bireyin yaşamına geçmişte yapıp ettikleriyle şimdiki günleri bir bütünlük içinde yansıyor. Çocukluk, ilk gençlik, yetişkinlik dönemleri arasında bu anlamda sıkı bir bağ kurulabilir. Bireyin geçmişine, tarihine ilişkin bütün bilgileri bir araya getirdiğimizde kendi çizgisini sürdüğünü, sürdürdüğünü söyleyebiliriz. Geçmiş bu yönüyle sonrası için yol göstericidir.

Bütün zamanlar düşünüldüğünde her dönem kendi içinde ne denli geçmişi barındırırsa barındırsın yaşanılan yeni anlayışlar doğrultusunda kendini var ediyor. Eski alışkanlıklar, değerlendirmeler yeni yönelimlerimizi belirliyor. Bir yandan eskiyi sürdürme öte yandan eski çizgilerin sınırlarını genişletme çabasını böyle anlayabiliriz. Yeni yazdıklarında ilk ürünlerinin seslerini bulduğumuz yazarların eskiyle ölçütleri aynı olan ürünler ortaya koymadığı açıktır. Yeni yaratılardır çağcıl yerini belirleyen. Her çağın yazar çizerinin anlayışının ortak bir tutuma dönüşmesini gözlemlemek zor değildir. Yaşanan gerçek, dönemin ortak sorumluluğu gibi bir nitelik kazanmıştır.

Zamanın akışı; bireylerin, toplumların ilişkileri, duyguları, düşünceleri, üretimleri doğrultusunda yol alırken, her eylem ve edim halkası hâlâ birbirlerine bağlanarak uzayan bir zincir oluşturuyor. Süreç dediğimiz şey bu uzunçizgiyi içerir. Örneklemek gerekse kullandığımız araç gereçler, giysilerimiz, sofralarımız eskiyle kurduğumuz yakınlıklar bütün bu sürecin özelliklerini yansıtır. Aynı şeylerin dokusunda yakınlık kadar uzaklığı da görebiliriz. Eskinin çizgileri yavaş yavaş yok olurken yeni yeni çizgilerin görüntüleri belirir. Sözgelimi tekerlekten kağnıya, kağnıdan dört teker otomobile ve sonrasında dört çeker araçlara doğru uzanan tekerleğin serüvenini bütün çıplaklığıyla görebiliriz. Sözünü ettiğimiz gelişmeler gereksinimlere yönelik beklentilerle açıklanabilir. Beklentilerin doğurduğu yeni ölçütler aynı zamanda geleceğe atacağımız adımların yönünü işaret eder.

Romanların, şiirlerin, öykülerin günümüze gelinceye dek birçok aşamadan geçtiğini ve bugünkü düzeye eriştiğini biliyoruz. Roman tekniği, şiir tekniği ne denli klasik edebiyatın etkisi altında oluşmuş gibi bilinse de gözden kaçmayan kimi ayrıntılar, ayrımlar yeniliğe ışık tutar. İlk çağlarda işlenmiş bir konunun işleniş biçimiyle şimdiki arasında estetik kaygılar bakımından farklılıklar olması doğaldır. Sorunsa olmadığında başlar; okur, çağın estetik zevkine ulaşamayan bu türden yaratılara ilgi duymaz.

Geçmişten günümüze, günümüzden geleceğe izlenecek yolun köklü geleneğe bağlılıkla birlikte çağının değişimlerini yaratımlarına yansıtması istenir. Bu bağlanma bir yanıyla tutuculuğu çağrıştırır gibidir ama geleceğe bağlı yanıyla ilerici özellikler gösterir. Geleneği unutmayan sanatçı eskiye öykünmez, yeni arayışlara girer. Dönemini sonraya taşımayı üstlenir ki bu aynı zamanda geleneğin gelecek için geleneğini yaratmaktır. Bildiğimiz zamanlardan çok sonrasına yani bilmediğimiz zamanlara açılmak, eskiden kaçmak, ileriye koşmak öteye geçmeye benzer. Bu yüzden kendini yenileyen doğallıkla düşüncenin sınırlarını aşar. İşte tam buradan bakıldığında geçmiş varsa gelecek başka anlam kazanır.

Yaşanılan dönem, dönemsel çalışmalar baskı altında tutularak tarihsel gelişimin önüne geçilemez, Bu nedenle baskıyı, baskılanmayı kabul etmeyen sanatçılar, egemen güçlerin sevilmeyen kişileridir. Onlar sanat dünyalarında kendilerine özgü yaratımlarıyla çağının örneklerini vermeyi sürdürürler. Gelecekte de sözü edilen dönemin tanıklığı için onların yapıtlarına başvurulur.

Ele aldığımız bir dönemi tarihsel nesnel gözden okumak gerektiğini de biliriz. O dönem; yazarının, çizerinin içinde bulunduğu gerçeklik değerlendirmelerimize ışık tutar. Ekonomik, sosyal, kültürel koşulların ötesinde sanatçımızın içinde bulunduğu ruhsal durum yazdıklarına bir biçimde yansıyacaktır. Onun duygu evreni çağdaş ürünler vermesi yönünden büyük önem kazanır. Aynı iplikle dokunmuş farklı dokumacıların kumaşları renk, desen, doku olarak kimi ayrılıklar gösterecektir, yapıtların dokusu niteliği de öyledir. Yaşar Kemal'in Anadolu toprağını, tohumunu öyküleştirdiği romanları zamanın değerleriyle donatılmıştır. Şiirsel havası, betimlemeleriyle gelecekte günümüz adına yaşamın bilgilerini, duygularını verebilecek güzelliktedir. Aynı şekilde Nazım Hikmet'in şiirleri bir dönemin acılarını, duygularını evrensel bir dille sergilemiş olması nedeniyle sevilmiştir, sevilecektir.

Yaşayışımızdaki değişmelere bağlı olarak düşünce ve duygu evrenimizde değişimler görülecektir. Yazın insanı, değişme ve yenileşmenin akışı içinde zamanı izleyen ve bununla ilgili gözlem ve birikimlerini yaratılarına yansıtan kişidir. O, ne zamana ne de dünyaya seyirci olarak bakar. Doğal ve toplumsal olanı sanatsal duyarlılığıyla geleceğe aktarırken, bir anlamda geleceğin yaratma gücü üzerinde kurduğu baskısını da duyumsar. Geleceğin beklentisi yaratım sürecini biçimlendirmesinde etkili olacaktır. Geçmişle geleceğin yapıtları arasında kurulan bağı düşünürsek yaratılanın yaratılacak üzerinde baskısı, etkisi olacağını gözden uzak tutamayız. Geleceğin düşünceleri, yaratıları tam anlamıyla doğmamış olsa bile bugünkü yazınını etkileyebilir. Değişen toplum düzeninin yönü, değişen yeni insanın görüntüleri zamanın bir biçimden akış yönüyle ilgili ipuçları verebilir. Yazar bu ipuçlarından insanın yeni düzeninin görüş ve düşüncelerine doğru yola çıkabilir. Gelecekteki toplumun yapısını, insanın yaşayışını bu doğrultuda kurgular. Günümüz gerçeğini günümüz kalıpları içinde değerlendirmekten uzaklaşır, geleceğin gerçeğini arama sorunuyla karşı karşıya gelir. İçinde yaşadığı topluma ayak uydurma zorunluluğunun dışına çıkar. Değişen ve dönüşen dünyaya öncülük etmesi bu noktada karşılık bulur.

Yaşamın anlamı zaman değil, tam tersine biz zamana bağlıyız. Yani yaşama sevincimiz zamana bağlılığımız denebilir. Günler geceler, nisanlar mayıslar, öncenin öncesinin getirdiği, sonranın sonrasının getireceği güzelliklere sığınmak. İnsan her gün değişik görüntüleri, tutkularıyla unutulmaz güzelliklere yönelebilir.

 

 

 

 
BAŞYAZI
ÇAĞDAŞ TÜRK DİLİ
Mart 2024 - 433. Sayı
TÜRKÇE SÖZLÜK
YAZIM KILAVUZU
 
     
facebook twitter