AnaSayfa Kuruluş: 22 Nisan 1987
Dil Derneği, Bakanlar Kurulunun 24.07.2002 tarih ve 2002-4812 sayılı kararı ile kamu yararına çalışan dernektir.
 
Yayın Yönetmeninden
 
ÇAĞDAŞ TÜRK DİLİ - Mart 2022 
       
         BURAYA NASIL GELDİM?             

      Ertuğrul Özüaydın

En iyi yol düşünceleriyle çıktım yola. Aklımda olan sorular ve yanıtlar beni bırakmadı. Bilinmezi bilmeye doğru düşlerin ardında yürüdüm. Upuzun birlikteliğimizdi bu uzun yürüyüş. Yaşamamın bundan öncesinde olduğu gibi bundan sonrasında bunu sürdüreceğime inanıyorum. Gideceğim yöne doğru planımı yaptım. Duygu ve düşüncelerimle yola karıştım. İnanan biri gerçekleşsin gerçekleşmesin amacı yönünde daha ileri gitmek isteğiyle yürür. Sınırların ötesine geçtim. Kişisel ve tarihsel sürecimdi bu yürüdüğüm yol. Dün, bugün, yarın “doğru zamanda doğru yerde olabilmek” için.

Bir yerlere varabilme yoluydu bir şeyleri anlama çabalarım. Uzun bir yoldu biliyorum. Bunu kabullendim. Gördüğümün ötesini görmeye yönelik çıkışımdı. Dahası ne yaşadığımı anlamak için çıkmıştım yola. Kendim çizdim kendi çizgimi. Nerede son bulacağını bilmediğim, anlamadığım bir yol çizgisi. Ulaşacağım son noktayı göremesem bile yolu anlamak istiyordum. Yol benim yolumdu. Anlama ve anlamlandırma yolculuğumdu. Herhangi bir konuda herhangi bir şeyi nasıl anlayabilirdim, eğer bu yola çıkmamış olsam. Üzerinde düşünmeye başladığım noktadan başladım yazmaya. Yol üzerinden varmak istedim anlama, böyle örnekledim. Geldiğim noktayı anlam bildim.

Yol yönünü buldu. Sorularla yanıtlarla dile geldim. Düşünceleri besleyen dile vardım. Anlamla anlamlılıkla karşı karşıya buldum kendimi. Duyduğum sevinci, hüznü, acıyı dile getirdim. Bende derin izler bırakmış yolculuk öykümden kimi anlarımı içimden geldiği gibi yazıya döktüm. Buradan bakın şu yazdıklarıma. Dilden içeri anlamaya geldim.

Gelmek istediğim yerin geldiğim yer olup olmadığından emin değilim. Yol nereye akıyorsa beni oralara götürüyordu. Evet, bir yere geldim. Yürüdüğüm yolda zaman zaman karşıma çıkan engellerim oldu. Durdum, bir süre erteledim yolculuğumu. Sonunda buralara vardım.

Şehrin dışında vardığım büyük bir tepe. Durmadan çıktığım bir dağ yolundan vardım. Kararlı adımlarla yürüdüm. Taşların, çalıların arasından çok uzaklardaki topraklara gitmeyi aklıma koymuştum. Çünkü kendime bir başka pencere açmıştım. Doruklarını bulutların süslediği, pırıl pırıl sularının kendini yatağına salıverdiği, kuşlarının özgürce uçup konduğu tepelerin arasında bulunmayı özlemiştim. Güneşi, güneşe yayılmış otları, rüzgârı dallarına sermiş ağaçları özlemiştim. Resmin kendisini biliyordum ama göremiyordum. Gecikmeden gitmeyi gönülden istiyordum. Buralara değin bana eşlik eden gölgemdi. Başka bir dünyaya kavuşmak özlemiyle ve merakla sürdük bu dağ yolunu.

 Gölgemle ben aynı fotoğraf karesindeyiz. Görünmezliğimle görünürlüğümün birbirini tamamladığı duruşumuz gözler önüne serer her şeyi. Otların arasında senli benliyiz. Herkes bize benzetir bizi. O olan ben, ben olan o. Kendi varoluşumuzun anlamını kendimizde ararız. Beni yollara düşüren o olur, yollarda benimle konuşur. Gölgem olmadan gidemezdim. Anlaşılmaz sanmayın sessizliğin, tepelerin, ormanların içinden geçiyoruz. Uzun solukluyuz. Anlamın ardından gidiyoruz.

Gitmesek, görmesek, bilmesek anlamlar nasıl ortaya çıkar. Vardığımız, varacağımız yeri bir anlam boyutuyla değerlendirin. Bir metinin kurgusu olabilir, tasarlanan bir nesne, yeni bir buluş, yapılan deneyin sonucu, tamamlanan bir inşaat, ortaya konan ezgi. Yaşanan sürecin belirlediği sonuçları bakımından kazandığı yeni anlam.

Çünkü yapılan iş yalnızca eylem boyutuyla istenileni açıklamaz. Yol ve yolun sorunları yaşanıp çözümlenirken sonuçta kazandığı anlamı değerli kılarız. Yolun hakkı yoladır. Söz konusu anlamı bulmaya, yakalamaya yönelik çabaların arkasını bırakmaz kişi. Her yolculuk serüveni yol ve anlam düşüncesiyle bütünleşir. Eylemlerimin içeriğine baktığımda bunu görüyorum. Yazdığım metinlerde anlama ulaşma yolunu gereğince göz önünde tutuyorum. Anlama giden yolda yürürken yolu şaşırdıysam anlamdan uzaklaştığımı görüyorum. Anlamdan uzaklaştığım zamanlar yolumu şaşırdığımı anlıyorum. Buradaki yol anlamla ilişkilendirilmiş bir etkinliktir. Anlamın anlam olarak bir sonuca varmasını istemek her yolcunun hakkıdır.

Anlatan ve açıklayan söze vardım. Duygu ve düşüncelerimi somutlayan sözün gücüne geldim. O, herkese yol gösteren söze geldim. İzine basa basa ulaştım söze. Söz yaşama sevinciydi, söz doğa sevgisiydi, söz şiirdi. Ona yüklenen anlamı gördüm. Sözün anlamca dokusunu sevdim. Sözün aktarmak istediği bir şeyler vardı. Sözü duydum, anlamla olan bağı bütünlüyordu. Anlamı vurgulayan bir değer taşıyordu. Anlamı belirleyen özelliğiyle anlaşılır kılmıştı söz kendini. Bu varoluşta anlamı yansıtan söz, sözün anlamıydı. Anlaşılmaz değildi. Anlamın simgesi olan sözü sevdim. Ona yüklenen anlamı gördüm. Sözden içeri anlama geldim.

Yolculukta geldiğim bu yerde mutluluk duyuyor muydum? Buraya gelmek için çıkmamış mıydım yollara? Bütün bunları belirleyen aklımdan geçen sorular ve yanıtlardı. O soruların ve yanıtların içeriği, boyutları üzerine kurulmuştu bu yolculuk serüveni. İnsan bu yolda daha ileriye gittikçe ne türlü gizlere ereceğini merak ediyor. Bugün geldiğim yerin ne kadar doğru yer olduğunu bilmiyorum. Aradığım yere benzemişliği var. Beklediğime göre değişik görünse de gerçeğime aykırı değil.

Dağlarda uçuşan ibibikleri gördüm. Saksağanların çığırtkan sesi karışmıştı seslerine. Ardıçların çınlayan yapraklarını duyuyordum. Şehirde görülmeyen, duyulmayan ne varsa dağlara egemen olmuştu. O kalabalıklarda dokunamadığınız ağaçlar vardı, sessizlik vardı. Sokaklarımızda görmediğimiz çekirge, ot böceği, kaplumbağa, kertenkele ve dağ gülleri vardı. Buradan bakıyorum. Anlamaya çalışıyorum dağları, ovaları.

Bir adım ileri giderek anlamak zorunda olduğum dünyayı anlamaya baktım. Bulunduğum yeri kavrama yetisiyle çevreyi inceledim. Birbiriyle iç içe geçmiş ve birbirine uyumla sarılmış taşı toprağı, çiçeği böceği ve insanın varlığını anlamaya çalıştım. Evet, geldiğim yer ve şu görüntü anlamlı güzelliğiyle bir sonuçtu ama buradan sonrası yok muydu? Sessizliğin soluğunu duya duya, dağlara bakına bakına neşeyle yürüdüm. Ne kadar çok olup biteni anlamak isteğiydi benimkisi.

Bütün bunlara sezgisel yollardan varacağıma inanmışım sanki. İçinde bulunduğum yolda sezgilerimin payı yok mu? Bir yerlere yönelme isteğimin oluşmasında başlı başına bir etkendir. Bunu bilerek sonraki adımlarımı atıyorum. Sezgilerimin anlama ve anlatma isteğime verdiği hizmeti yadsıyamam. Belirsiz anlamı anlamlandıranı açımlayan yanıyla sevmişim bir kere.

Neyi ele geçirsem boşunaydı. Anlam kendi dışına açılması yönünde önüme yeni yollar açıyordu. Anlamak zorunda kaldığım başka deneyimlere, sonuçlara doğru yeni serüvenim başlıyordu. Bambaşka noktalar bekliyordu beni. Geldiğim yerin kaçınılmaz sonucu yeni yerler için yola açılmaktı. Başka görülmesi gereken güzelliklerin varlığına inanıyordum. Değil mi ki yollar var, yolculuklar da olacaktı.

O kadar yol geldim, yola geldim. Dilde sözü, sözde anlamı geçtim. Anladığımı sandığımı anlamadığımı gördüm. Anlam yolunu tuttum. Bir uzun yol geldim. Olduğu gibi anlamaya çalıştım ve öyle anlatıyorum. Ne kadar anlasam anlatsam, anlamsızlığa geldim.

 
 

 
BAŞYAZI
ÇAĞDAŞ TÜRK DİLİ
Mart 2024 - 433. Sayı
TÜRKÇE SÖZLÜK
YAZIM KILAVUZU
 
     
facebook twitter