AnaSayfa Kuruluş: 22 Nisan 1987
Dil Derneği, Bakanlar Kurulunun 24.07.2002 tarih ve 2002-4812 sayılı kararı ile kamu yararına çalışan dernektir.
 
Yayın Yönetmeninden
 
ÇAĞDAŞ TÜRK DİLİ - Haziran 2022 
       
         AYRINTININ BÜYÜSÜ

      Ertuğrul Özüaydın

Öğelerine ayrılabilen bütünün her parçası ayrıntıya örnek sayılabilir. Ayrı olmakla birlikte bütüncül öğelerden her biridir. Tersinden söylemek gerekirse birbirinin tamamlayıcısı olan ayrıntılar bütünün parçasıdır. Yani bir şeyin ikincil, üçüncül durumunda görünen her bir öğesi, ayrıntıya işaret eder. Ayrıntı ve parçanın böylesi iç içe geçmişliği olmasına karşın eş anlamlılığından söz edemeyiz. Her parça bir ayrıntı olabilir ama her ayrıntıyı bir parça sayamayız. Bütünlüğü sağlayan, koruyan benzer yanları bulunmasına karşın tam anlamıyla örtüşmezler.

Bir çiçeği, bir gülü kökünden, dalına dek baştan sona ele alırsak birbirine bağlanmış ne çok ayrıntıyla karşılaşacağımız ortadadır. Aynı şeyi yaratmak çabasıyla ne çok şey birleşmiştir. Güle yakından bakan ayrıntıyı görebilir, en görünmezi bile ayırt edebilir. O gül fidanını ayrışan yanlarıyla görebilmek ve üzerinde düşünüp konuşabilmek için onun çok yakından görüntüsünü kavramaya çalışırız. Karakırmızı bir gülü adlandırmak yalnızca rengiyle ayırt ettiğimiz küçük bir ayrıntıyı somutlar. Varlığını dikenli olması özelliğiyle bütünleştiren bir çiçektir ve bu yanıyla şiirlere, türkülere konu olmuştur. Dokusu, kokusu, duygusuyla birçok sanat dalının simgesidir. Bir çiçek böylesi onurlandırmayı olsa olsa güzelliğinden, diriminden, canlılığından kazanabilir. Bakın Behçet Necatigil’de nasıl şiirleşiyor. ‘’Çoklarından düşüyor da bunca / Görmüyor gelip geçenler / Eğilip alıyorum / Solgun bir gül oluyor dokununca.’’

Bütün bunlar yalnız ve yalnız içinde yükselen sevgiyi aktaran bir şair için geçerli denemez. Yüreğini sevgiye açan, gözlerini aşka çeviren her âşık o gülün kıvrımlarında kokusunda aşkın soluğunu duyumsayabilir. Dirliği güzelliği, güzelliği dirliği olur. Çiçeklerden çiçek yapmak, yapraktan yaprağı çoğaltmak… Küçücük tohumun onca ayrıntıyı yaratması kendi kendini bir imgeye dönüştürmesi de bir başka şeydir. Çeşitli parçaları, katmanları ve ayrıntıyı birbiri ardına ve iç içe geçmişliğiyle buluruz. Sanat, böylesi ayrıntıları bulmak istiyor. Ayrıntıya kaynaklık eden bütünlüğün dilini kurmaya çalışıyor. Eksikliği görülemeyenin eksikliğini konu ediniyor. Şiiri de öyle, resmi de. Cemal Süreya’nın ‘’Gülün tam ortasında ağlıyorum / Her akşam sokak ortasında öldükçe’’ deyişinde bir başka duyumsarız. Bunu sanatın sürdürülüşü olarak düşünüyorum. Ayrıntıdan uzaklaşamaz, uzaklaşırsa bütünden uzaklaşmış olur.

Kendi içinde bir bütün oluşturan her nesne de kendini bir başka biçime dönüştürme gücüyle kendi kendini yeniden yaratıyordu. Bu yüzden var olan, yeni varoluşun bir başka yüzüdür. Bir başka yüzle canlanır. Kendi kesitleri kesitlerle yeni bir ölçüye ulaşır. Bu dönüşüm büyüklüğün göstergesi olarak gerçekleşmeyebilir. Hem büyüklüğü hem de küçüklüğüyle her ayrıntı bir şeyin anlaşılmasını olanaklı kılar. Anlaşılmasını olanaksız kılan, bilinmiş olanın içinde bilinmeyeni görememekle başlar. Düşünün ki söküp aldığınız ayrıntıdan kalan eksikliği göremiyorsunuz. Aynı düzlemde göremediğiniz ayrıntı gibi. O göremediğiniz eksikliğin yarattığı boşluğa anlamsızlık diyorum. O boşluğun üzerinde düşünmek gerek.

Dünya inceden inceye ayrıntının renkleriyle boyanmış. Ayrıntı, ayrıntılıkla yansıyan bir resmin gerçeği gibi duruyor. Onun yarattığı boşluğu ancak ve ancak bir başka ayrıntı doldurabilir. Yerindelik mi demeliyim? Bilemedim. Ayrıntıyı kucaklayan bütünlük bunu gerektirir. Bu yüzden bütüne bakmak bana yetmiyor. Ben baktıkça ayrıntılar çoğalıyor. Ayrıntıyı düşünerek yeni bir nesneyi yaratmak düşüncesi büyüyor. Bu bir çıkar yol mu? Bilmiyorum... Yeni imgeler doğuyor. O her şeyin yerindeliği bitmişlik duygusunu ortadan kaldırıyor.

Bir insan resmi çizmeye çalışıyorum. İnsan ile ayrıntılarına gömülmüş insanı kuşatan sırları çözmenin ardına düşüyorum. Gerçekle yalanın anlaşılmaz sırları gibi o insanı derinliklerine gizlenmiş buluyorum. O ayrıntıları anlamakla onu anlayabileceğimi düşünüyorum. Dikkati çekecek denli belirgin özelliklerini öne çıkarıyor. Üzerinde kırmızı bir elbise gibi duruyor sergilediği her şey. O zaman her şey kolay. Gel gör ki öğrenmek istediğimi tamı tamına öğrenemiyorum. Ayrıntı bu ayırt edebilmenin içinde başka ayrıntılar var ediyor.

Bakışları olmayan kadın var mıdır? O bakışlar gösterir kadını. Bakmayan bakamayan kadının bakışları kupkurudur. İşte o bakışları o bakışlarında gölgelenen çizgileri görecek ve gördüğünü yazacak birileri de çıkar. O çizgilerde derinleşen gizleri, güzelliği ortaya çıkarışı bir başka güzelliktir. Gören göz ayrıntıda gizlenmiş inceliği görecektir. Bu bir zorunluluk değildir olsa olsa inceliktir. Güzelliğin gücüne ancak güzellikle erişilebilir. Bendim senin güzelliğini görebilen, sendin benim için güzel olan, diyebilmenin yolu kimseye uzak değildir. Ayrıca Âşık Veysel’in söylediği gibi “Güzelliğin on par’etmez / Şu bendeki aşk olmasa”.

Her varlık adıyla söz olmuş, her söz varlık olmuştur. Birinin varlığı ötekine bürünmüş görünür. Ötekini varlığı için kendi içine alır. Onun varlığı onun adıdır. Adında varlığının bütün ayrıntıları bulunur. Her varlık adıyla simgeleşir. Kulak verdim, sesler birbirine geçtiğinde harfler birbirine karışmıştı. Sanki sesleri, adları büründüğü varlıklarla birlikte yaratılmıştı. Tek bir sesin yankısı değildi duyduğumuz. Tek bir harfin yankısı da değildi. Her birimin, parçanın, ayrıntının uyumlu birleşmesiydi. İşte o sesi duydum. Nesnelerin yüzlercesi nesnelerin dünyasında birbirine yapışmış. Nesnelerle birlikte yaratılmış seslerin dünyası gibi. Hepsi büyük bir boşlukta buluşmuş ve orada yeniden bir bütünde birleşmeyi başarmışlar. O varoluşun, o güzelliğin içinde filizleniyor ayrıntının tohumları. Bir imge…

Bulunduğu olgunun içinde parıldayan küçücük bir ışık belli belirsiz görünen, bilinen her şeyi aydınlatabilir. Ne olursa olsun varlığında sakladıklarıyla her nesne gizemini korumayı sürdürüyor. İlk görünüşünde bitmişlik duygusu uyandıran bir resim, okuduğunuz bir roman da aynı değil mi? Aslında bütününü anladığım için anlayamadım o küçük ayrıntıyı. Kimi yanlışlarım çoğun böyle olmuştur. Ona yeniden bakışım bundandır.

Tamamlanmış ne varsa tamam değildi. Sonra sessizlik geldi.

 

 

 
BAŞYAZI
ÇAĞDAŞ TÜRK DİLİ
Mart 2024 - 433. Sayı
TÜRKÇE SÖZLÜK
YAZIM KILAVUZU
 
     
facebook twitter