AnaSayfa Kuruluş: 22 Nisan 1987
Dil Derneği, Bakanlar Kurulunun 24.07.2002 tarih ve 2002-4812 sayılı kararı ile kamu yararına çalışan dernektir.
 
30 Haziran 2013
DARBE KURUMU TDK’NİN
DİLİ “ÇAPULCU”LAŞTIRMASI SÜRÜYOR!

      Türk Devrimine vurulan en acımasız “darbe”lerden biri, Atatürk’ün dernek olarak kurduğu, “vasiyetnamesi”yle gelir bıraktığı Türk Tarih ve Dil Kurumlarının, 1983’te Kenan Evren’in Danışma Meclisinden çıkarılan bir yasayla ve zorla Başbakanlığa bağlı devlet dairesi yapılmasıdır. Bu hukuk ayıbı 30 yıldır silinememiştir.
      Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Atatürk’ün özgür istenci ve el yazısıyla oluşturduğu “vasiyetnamesi” çiğnenmiş; bu iki dernek, hukuk dışı yolla devlet dairesi yapılarak Türk İslam sentezinin odağı olmuş; özellikle Türk Dil Kurumu’na özel görevler yüklenmiştir. Bugünkü Türk Dil Kurumu, Atatürk’ün kurduğu dilbilimsel verileri göz önüne alarak özgürce ve özerk çalışmalar yapan dernek değildir. Başlangıçta Kenan Evren takımının buyruklarıyla yerleşik yazım biçimlerini ve ölçünlü dili bozmuştur. Bugünkü kurum, bilim etiğini yerle bir eden, buyrukla iş gören Kenan Evren kurumudur. Son on yılda da iktidar buyruklarıyla Atatürk’ün kalıtını “mirasyedi” gibi kullanmakta, Dil Devrimini yok saymakta, resmi (ortak) dilimiz Türkçeye zarar vermektedir.
      Evren kurumu, 1988’deki Türkçe Sözlüğünde “devrim”i, “1. Çevrilme, katlanma, bükülme. 2. (dil inkılabının ilk yıllarında) İnkılâp. 3. (son yıllarda) İhtilâl: Fransız devrimi” biçiminde tanımlamıştı. Tepki alınca tanımı tersyüz ederek, “devrim is. 1. Belli bir alanda hızlı, köklü ve nitelikli değişiklik. 2. İhtilal: Fransız devrimi. 3. esk. İnkılap. 4. esk. Çevrilme, katlanma, bükülme” yaptı.
      Atatürk, Türk Tarih ve Dil Kurumlarını, “çevrilme, katlanma, bükülme”yi reddederek özgürce çalışsınlar diye dernek yapısıyla kurmuştu. Başbakanlığa bağlı resmi TDK ise 30 yıldır, iktidar buyrukları ve baskısı altında dili bozmayı sürdürmektedir. Özellikle sözde bilim, sanat insanlarıyla üniversitelerin iktidar yandaşlığında yarıştıkları günümüzde, resmi TDK sözlüğünün bilgisunar (internet) baskısında yaptığı “çapulcu” tanımıyla bilimsel etikten ne denli uzaklaştığını bir kez daha kanıtlamıştır.
      Basılı sözlüğünde, “Başkasının malını alan, yağma, talan eden kimse, talancı, yağmacı, plaçkacı: ‘Bütün çapulcu alayı başka kasabalara gittiler.’-S.F. Abasıyanık” biçiminde olan sözcüğün tanımı ve tümce örneği bir anda “Düzene aykırı davranışlarda bulunan, düzeni bozan, plaçkacı: ‘Çapulcuların teklifine boyun eğilmesini asla kabul etmem.’ -N. F. Kısakürek” olmuştur. Resmi TDK’nin akademik sanlı dilcileri öylesine hızlı, “bilimsel ve bilim etiğine” saygılı çalışmışlar ki “çapulcu” sözcüğüyle doğrudan ilişkili, “çapul, plaçka, plaçkacı, talan, yağma, yağmacı…” gibi sözcükler arasında bağlantı kurmaya zaman bulamamışlardır. Resmi TDK sözlüğünde ilgili sözcüklerin, bilgisunardaki 6.6.2013 günlü tanımları bunun kanıtıdır.
      On yıl önce Kenan Evren kurumu olmaktan gocunmayan akademisyenler, bugün de iktidara “biat” ettiklerini göstermek için “çapulcu” sözcüğünün tanımına uygun bir konum içine girmişler; “devrim”in “katlanma, çevrilme, bükülme” anlamını kanıtlayan bir devrimcilik sergilemişlerdir!
      “Düzen” bozuksa, bozukdüzene aykırı duruş sergilemek, karşı çıkmak, demokratik haktır! Demokratik haklarını aramak için ses veren topluma “çapulcu” diyen Sayın Başbakanın bu adlandırma için toplumdan özür dilemesini bekliyoruz! Başbakan özür dilese de dilemese de resmi TDK bir kez daha dili siyasaya araç yapmış; dilbilimsel verileri ve bilim ahlakını çiğneyerek iktidar yandaşlığını ilan etmiştir! Başbakanlığa bağlı TDK’yi şiddetle kınıyoruz!
                                                                                                              Dil Derneği Yönetim Kurulu Başkanı
                                                                                                                                    Sevgi Özel

 
BAŞYAZI
ÇAĞDAŞ TÜRK DİLİ
Mart 2024 - 433. Sayı
TÜRKÇE SÖZLÜK
YAZIM KILAVUZU
 
     
facebook twitter