AnaSayfa Kuruluş: 22 Nisan 1987
Dil Derneği, Bakanlar Kurulunun 24.07.2002 tarih ve 2002-4812 sayılı kararı ile kamu yararına çalışan dernektir.
 
Yayın Yönetmeninden
 
ÇAĞDAŞ TÜRK DİLİ - Şubat 2017
 
 
                   

SESSİZLİK YEMİNİ

            Ertuğrul Özüaydın

İletişim kurmanın bir başka yolu hiçbir şey söylemeden sessiz kalarak söylemektir diyebiliriz. Sessiz düşünmek gibi sessiz konuşmak da olanaklıdır. Bir durumu, konuyu ortaya koyarken sözcüklerin anlam gücünden yararlanabildiğimiz kadar suskun kalarak suskunluğun anlatım gücünden de yararlandığımız durumlar karşımıza çıkmıştır. Pek çok şey söyleyip hiçbir şey anlatamamış olmak yerine hiç- bir şey söylemeyip içimizden geçenin sezilmesini, duyumsanmasını isteriz.

Sürdürülebilir anlamlılık daha fazla konuşmak yerine sesssizliğimizdir. Ne var ki sessizliğin duygusu pek anlaşılamamıştır. Evrenin derinlemesine sessizliğini algılamaya öylesine kafa yorarken kimi zaman karşımızdakinin sessizliğine tamamen yabancı kalmışızdır. Düşsel, duygusal ve anlamsal biçimiyle kavramaktan uzak durmuşuzdur. Oysa sessizliğin tam tersine bir edim sayıldığını bilmeliydik. O bir şey söylemenin başka yolu ki bize yeni olanaklar kazandıracaktır; söylememenin cesaretidir sessizlik.

Kişi sessel çağrışım yoluyla sözcüklerin temsil ettiği anlamlarını seslendiği akla duyurur. Düşünce sözle bütünleşerek anlaşılabileni karşısındakine kodlamıştır. Sözcüklerin soyut görüntüsü düşünsel imgelemle somut duruma dönüş- müş, nesnel boyuta ulaşmıştır. Bir yönüyle sözcük nesneye can vermiştir. Yaratılan anlamla, kavramlaştırılan arasındaki ilişki anlaşabiliri ortaya çıkarmak içindir. Sözcükler sürdürülebilir ilişkiyi sağlayan en etkin araçtır. Böylesi bir gereklilikten elbette uzak yaşayamayız. Söylenmek isteneni bir anlamı olan sözcük ve kavramlarla aktarabiliriz. Düşüncenin sözcüklerle sağladığı bu birlikteliği yadsımamakla birlikte, bazı zamanlarda uygulanabilen sözsüz konuşmada birliği sağlayabilir; en azından bozmaz. Sözcüklerin olabilen imgesi, simgesi mimik ve jestlerimizde can bulabilir. Yaratıcılığı barındıran süreç sessizliğin içinde sessizce işleyebilir. Sözcüklerin yükünü taşıyabilir. Söz sözde kalmaz, gösterdiği anlamla özde birleşmiş, gerçek benliğine kavuşmuş demektir.

Sessizliğe ilişkin belirttiğimiz önemlilik düşünen insanı sezgiye yöneltebilen araçsallığıdır. Var olan durumu kavrayabilmek daha net görebilmek için bir köşeye çekilip olanları izlemek de ötekilerden ayrı bir yöntemdir. Sessiz kalmak. Her şeyi tam olarak açıklamaz görünen açık bir yaklaşım. Sessizlik, sessizlikle neler yapı- labileceğini gösteren bir deneyim. Sessiz düşünceler buna iyi bir örnek oluşturur. Neyin nasıl çözüleceğini konuşmamak, o konuda görüşü yoktur sonucunu vermez. Kuşları, ağaçları, çiçekleri düşündüğümüzde onları anlatmak zorunluluğumuz mu vardır? Yaşamımızdaki güzellikleri yaşamak düşüncesi yüreğimizde, aklımızdadır. Konuşulmaması, konuşulması kadar doğaldır.

Son dönemlerde gelişen kötü ve üzücü toplumsal olayların dillendirilmesi bağlamında konuşmak nedir ki? Sözün bittiği yerde susuyor olmamız, söylenecek sözümüz olmadığından değildir. Sözün ne denli bizi anlatmaya yetmediğindendir. İç dünyamız sessiz çığlıklarla doludur. Söylenegeleni yinelemekse söylemin duygusuzluk biçimidir. Acılarımız sessizliği yeğlemiştir. Yetkili ağızların çok iyi bildi- ğini söylemesi ve bildiği üstünden yargıya varması karşı sözü sınırlamıştır. Durumun karmaşık yapısını karmaşıklaştıran söz yerine susup anlamaya yoğunlaşmalı. Güvenle düşünmek istiyorum ve sessizce.

Sessizliğin yalanı yoktur, yalan söylemez. Susanların bakışlarından dökülen sözcüklerdir söz. Sessiz kalan birisi, nitelenen bu durumda bir karşılık beklemiyordur. Daha çok konuşacak şey varken söylenecekler konusunda söylemeden neyin ne olduğu anlamında anlaşmayı denemektir. Göz göze bakmaktır. Sessizlikten yararlanan insanların bir başka dünyanın kapısını açtıklarını görürüz. Gözlerinin ışığında sessiz sözleri algılarız. Soru sormuyor gibidir. Yargılamaz, yozlaşıp yalan söylemez. Varsa soruların yanıtlarını verebilir. Her zaman sözün yerine geçmez ama yerinde en büyük “laftan” daha etkileyicidir. Sözcüklerin boyutsal anlamını aşabilir. Sessiz kalmanın olanaksız bulunduğu durumlarda sessiz kalabilmeyi başarmış insanlardan olmayı isterdim. Bu türden sessizliğin boyutu biliyoruz ki sözün anlamından daha az değerli değildir. En azından sözün hafifliği onun üstünde yoktur. Bu yüzdendir ki gerçek sözün barıdırdığı öğeleri tümüyle içine alan sessizlik yalanı beceremez. Saklamak zorunda kaldığı ne vardır ki saklamaya kalkışsın. Dolayısıyla sessizliği geliştirmek ve onu bir anlatım biçimi olarak kullanmak öyle kolay bir iş denemez. İnsanın yaşam biçimiyle doğrudan de- ğerlendirilir.

Bilim, sanat, kültür kısacası hayat sözden vazgeçemez. Düşüncenin ve onu çö- zümlemenin sözle anlam bulması değişmez gerçeğimizdir. Bununla beraber sessizlik en doğal hakkımız. Öylesine sıkıcı, uzun ve kaba saba konuşmalar karşısında birazcık sessizlik diyorum! Karşılık bulmayan konuşmaların uzadıkça daha da can sıkıcı olması güzel midir? Sözü bırakmayan laf ebelerine biraz huzur diyorum! Söylenmesi beklenen şeyi söylemeyip kendi bildiklerinden söz edilmesi nedir ki? Söylemeyip söylenenlere ne diyelim? Biraz sessiz olun lütfen! Çok konuşmakla çok bildiğiniz sanısına kapılmayın. Kişisel yargılarınıza katılmadığımızı her zaman dile getirmeyiz. Bu sizi haklı göstermez. Yeri geldiğinde bir çift söz söylemeyi de biliriz. Sessizlik yemini etmedik. Sessizliğimizi anlayın, suskunluğumuzu değerlendirin. Düşüncelerinize katkı verebilir. Biraz olsun susup sessizliği dinleyin. Sessizlik olgunlaştıkça olgun ses doğar.

 

 
BAŞYAZI
ÇAĞDAŞ TÜRK DİLİ
Mart 2024 - 433. Sayı
TÜRKÇE SÖZLÜK
YAZIM KILAVUZU
 
     
facebook twitter