AnaSayfa Kuruluş: 22 Nisan 1987
Dil Derneği, Bakanlar Kurulunun 24.07.2002 tarih ve 2002-4812 sayılı kararı ile kamu yararına çalışan dernektir.
 
Yayın Yönetmeninden
 
ÇAĞDAŞ TÜRK DİLİ - Haziran 2019

 

İNCE BAKIŞ

            Ertuğrul Özüaydın
 

Toplumsal yaşayışa, toplumsal olaylara ve çevreye sanatçının yaklaşımı herkese benzemeyen başka bir tutum gösterebilir, göstermelidir de. Onun toplumsal konuları, sorunları ele alışı değişik değerlendirmelerin önüne yeni kapılar açacaktır. Böylece birçok yeni görüş gerçeklik kazanır ve yeni değerler ortaya çıkar; aynı zamanda birçok ayrıntıyı başka gözle görmek farkındalığına ulaşabiliriz. Öyle ki yaşanılan koşulların anlaşılması ve değişmesi yönünde hiç de akla gelmeyecek ipuçları verebilir. İşte sanatçının her türlü olay, olgu karşısında duygu ve düşüncesinin havası, belirttiğimiz anlamda değişiktir ve değişir.

Sanatçının topluma, toplumsal olaylara bakış açısı kadar bağlılığı da süreklilik taşır. Sanatçıların ülkenin içinde bulunduğu koşullara ve sorunlara yaklaşımı aynı duyarlılık ve sorumluluk içindedir. Toplumdan, insandan kopuk çağını yansıtmaya çalışan ne bir ressam ne bir müzisyen ne de bir yazın insanı düşünebiliriz. Yaşamı anlamaya çalışan, gözlemleyen biri ancak yaşananlara ayna tutabilir.

Çiftçisi çift sürerken, yolcusu çıktığı yoldadır, öğrencisi dersinde dersliğinde, dokumacısı dokurken, ev hanımı ocağın başındadır ve terzisi sökük dikiyor, işçisi kaynak atıyor, balıkçısı ağ topluyordur. Sokağa adımını atan her kimse, işinin gereklerini yerine getirme çabası içindedir. Bütün bu insanların dertleri, özlemleri, tutkuları, ve işleri yaşantılarıyla birlikte sanatın konusu ve kaynağı olmuştur. Sanatçının işi tam da buradan başlar. Çevresinde olup biteni yorumlamayı amaç edinmiştir. Olayların içinde bulunan bireyleri yazdığı romanın, öykünün ya da yaptığı resmin öznesi kılmıştır. Vurgulanmak istenen, yaşama ilişkin olana kendi bakış açısıyla kazandırdığı yeni boyuttur. Görünüp de bilinmeyen ya da bilinip de görünmeyen birçok ayrıntıyı kaçırmaz, öznel tutumuyla yeni nitelikler kazandırmaya uğraşır.

Sanat için bütün bu sayıp söylediklerimizin şiiri etkilemesi ve yazılan şiirimize yön vermesi de kaçınılmazdır. Öteki sanat dallarında olduğu gibi şiir de halkın yaşam kavgası ve yaşam sevinci içinde gerekçesini bulur. Yaşamı anlamanın bilinçli kararlılığıdır. Gerçeği görmüş, duyumsamış bir şairin olana kayıtsız kalması düşünülemez. Söyleyecek bir şeyleri vardır.

Şiir yaratımı, bir anlamda var olan durumu açmanın ve genişletmenin bilinçli bir yaklaşımıdır ki bu bizi büyük ölçüde sonraki gerçeklikle birleşmeye götürür. Olup bitenle, olmasına inandıklarınız arasında bir arayış olarak varlığını sürdürür. Dilin olanaklarıyla kurduğu bir deneyimdir. Büründüğü güzelliği, saydamlığıyla bir armağandır. Bu anlamda şair, şiiriyle yetinir. Bireyden toplumdan bağlarını koparmayan şiiri, öte yandan da yaşamın gerçeklerinden kendini soyutlamaz. Bu bir siyasal duruş değildir.

Sanata ve sanat çevresine ayar vermeye kalkan siyasiler bu çabaya girmeden önce böyle bir tutumun sonuç vermeyeceğini bilmezler mi? Yanıtı öyle açıktır ki hiçbir şair, yazar, müzisyen, ressam sonucu ne olursa olsun yaratımından vazgeçmez, inandığını söylemekten kaçmaz. Politikacılar miting alanlarında şiirlerini okudukları şairlerin yazdıkları nedeniyle ne bedeller ödediklerini bilmiyorlar mı? Bugün yine öderler; çünkü doğru bildiklerini söylemekten vazgeçmezler. Şairin de şiirine karşılık gelen dünyaya bakışını anlamamız gerekir. Ben bunu şiir üzerinden söyledim; siz her türlü sanat yaratımı üzerinden düşünebilirsiniz.

Önemli bir güç durumundaki siyasi erk, birey ve toplum üzerinde egemen olma isteğini gerçekleştirme arzusu içindeyse o zaman orada demokrasi adına iyi gitmeyen bir şeyler olduğu açıktır. İşte bunu ve beraberinde getirdiği sorunları söylemek, konuşmak, yazmak herkese düşer, en çok da sanatçılara... Demokrasi; toplumsal anlayış bakımından en geniş alanı yaratan, kaplayan bir olgudur. Herkesin konuştuğu, düşüncesini belirttiği böylesi genişliğin ve gerçekliğin içinde müzisyen ezgisiyle, şair şiiriyle, ressam fırçasıyla sürece zenginlik katacaktır. Yoksa sanat, siyasal egemenliğin kıskacında kalmışsa içedönük bir yapıya bürünür. İşte, bu noktada siyasal gücün sanatın sanatçının karşısında durmak yerine onların deneyiminden yararlanmasını isteyebiliriz.

Sanatsal yapıtlar ve şiir güncel yorumlardan uzak dururken aynı zamanda çağını yansıtan ilginç örneklerdir. Siyasi savaşın kısır çekişmesi içine girip yörüngesinden çıkmaz, siyasilerin politik kaba tutumlarından beslenmez. Şiir, ne politikanın gerçeğinden ne de gerçeğin politikasından yararlanmak yolunu seçer. Her yönüyle sevgiyi yüceltir. Hayranlık ve saygı uyandırır.

Sanatçının olduğu gibi şairin de siyasal görüşüyle şiirsel yaratımı arasında sıkı bağ vardır. Şairin sesini şiirinin dokusunda, imge yapısında görebilirsiniz. O ölçüde ayrıntılı söyleyip yazmaz ama sezdirdiğinden, çağrıştırdığından siz onun ne demek istediğini anlarsınız. Ustalığı biraz da böylesi nitelik taşır. Bütüne baktığınızda çıkarsama yoluyla nasıl bir düşünüş içinde olduğunu görürüz. Tepkisi elinden geldiğince derinleşen düşüncelere yaslanır. Söylemlerini bilinen siyasal deyişlerin kalıbından kurtarır. Bağımsız bakış açısıyla özgün şiir dilini geliştirecektir. Aslında böyle bir dil, siyaseti zorlayan özelllikler taşır. Çünkü siyasi erk sözcüklerin çağrışım gücünden korkar. Yaşanan gerçeklerle söylemler arasında kurulan bağ birçok şeyi açığa çıkaracaktır. Bugünkü gidişi düzeltmekle, iyileştirmekle sorumlu olanlar; toplum yaşamını anlamaya ve yorumlamaya çalışan sanatçının susmasını istiyorsa sizce nedeni belli değil midir?

 

 
BAŞYAZI
ÇAĞDAŞ TÜRK DİLİ
Kasım 2024 - 441. Sayı
TÜRKÇE SÖZLÜK
YAZIM KILAVUZU
 
     
facebook twitter