AnaSayfa Kuruluş: 22 Nisan 1987
Dil Derneği, Bakanlar Kurulunun 24.07.2002 tarih ve 2002-4812 sayılı kararı ile kamu yararına çalışan dernektir.
 
DİL DERNEĞİ BEŞİR GÖĞÜŞ ÖDÜLÜNÜ MEHMET SAYDUR KAZANDI

Dil Derneği’nin kurucu üyesi, Dilci-Eğitimci-Yazar Beşir Göğüş’ün Dil Devrimine, Türkçenin eğitim ve öğretimine verdiği emeği unutturmamak, kişiliğini ve düşüncelerini gelecek kuşaklara aktarmak amacıyla düzenlenen “Dil Derneği Beşir Göğüş Türk Dilini ve Çocuk Edebiyatını Geliştirme Ödülü” 2020’de “dil” ya da “eğitim” alanında yazılmış bir araştırma kitabına verilecekti.

Prof. Dr. Cahit Kavcar, Prof. Dr. Ahmet Kocaman, Prof. Dr. Ali Demir,  Zekeriya Kaya  ve (aile adına) Dilek Göğüş Ülgüray’dan oluşan Seçici Kurul, ödülün oy birliğiyle Mehmet Saydur’un Cumhuriyet döneminde bir eğitmen kursunun kuruluş destanı “GÖL 1938” adlı yapıta verilmesini kararlaştırdı.

 Çadırlarla başlayan eğitmen kursları, Köy Enstitülerinin kuruluşuna kadar giden yolun başlaması, o günlerin coşkuları, yorulmak bilmeyen çabalarını destanlaştıran Mehmet Saydur’u bu çok anlamlı çalışmasından dolayı yürekten kutluyoruz.

Ödül Töreni

Ödül, Beşir Göğüş’ün 105. doğum gününde, 12 Şubat 2020 Çarşamba günü saat 18.00’de Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezinde yapılan törende sahibini buldu.

Belin Çelebi’nin sunduğu tören Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu ve Dil Devriminin önderi Mustafa Kemal Atatürk ile Dil Devrimine emeği geçenler için saygı duruşu ve İstiklal Marşı ile başladı. Beşir Göğüş’ün yaşamından kesitlerin sunulduğu bölümün ardından ilk konuşmayı Dil Derneği Başkanı Sevgi Özel yaptı.

Sevgi Özel konuşmasına laik cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ü ve Dil Devrimine emek veren herkesi saygıyla anarak başladı. 1980 döneminde Türk Dil Kurumu’nun kapatılarak Atatürk’ün vasiyetinin çiğnendiğini anlatan Özel 10 Kasım 1971’de TDK’ye girdiğini, Ömer Asım Ersoy, Beşir Göğüş, Kemal Demiray, Salah Birsel’le orada tanıştığını söyledi. TDK’nin bir kamu kurumuna dönüştürülmesinden sonra kurulan Dil Derneği’nin bir düşün derneği olduğunu vurgulayan Sevgi Özel konuşmasını “Beşir Göğüş'ü 105. doğum gününde anıyoruz. Göğüş Ailesi özveriyle bu ödülü yaşatıyor. Dilek Göğüş bir Atatürk kızı. 2020 yılında ödülü Göl 1938 adlı yapıtıyla kazanan Mehmet Saydur'u kutluyor ve emeği için teşekkür ediyoruz,” sözleriyle sonlandırdı. 

Dilek Göğüş Ülgüray; babasını 105. doğum yılında saygıyla andığını, onun Atatürk ve İsmet İnönü'nün ilkelerini benimsemiş bir öğretmen olduğunu, Beşir Göğüş’ün Çağdaş Türk Dili dergisine 1994’te yazdığı Edebiyat ve Eğitim başlıklı yazısında karşı devrimcilerin din devleti kurmak için demokrasiyi kullanmak istediklerini, okulları imam hatip ve laik okullar diye ayırdıklarını yazdığını söyledi.

Ödül 20. yılında

Dil Derneği Beşir Göğüş Türk Dilini ve Çocuk Edebiyatını Geliştirme Ödülünü kazanan Mehmet Saydur’a ödülü Dilek Göğüş Ülgüray ve Sevgi Özel sundu.

Mehmet Saydur yaptığı konuşmada ödülünü eğitmen kursları ve Köy Enstitüleri öğretmenlerine adadığını söyleyerek özetle şöyle konuştu:

“1938’de ülkede okuma yazma oranı yüzde 3-4, kadınlarda ise yüzde 0’dı. Kastamonu Milletvekili köy kökenli İsmail Mahir Efendi 1914’te Köy Enstitülerinin çerçevesini çizmişti. İsmail Hakkı Tonguç eğitimin öneminin ayrımındaydı. Milli Eğitim Bakanı Saffet Arıkan döneminde, 1935-36’da Eskişehir Çifteler'de denendi Köy Enstitüleri, sonra Ankara'nın ilçelerinde yaygınlaştırılmaya başlandı. İzmir’deki Amerikan Kolejinin kapanışının ardından bina 1937 yılında deneme amaçlı açılan ilk dört köy öğretmen okulundan biri  olarak Kızılçullu Köy Öğretmen Okulu adıyla eğitim vermeye başladı. Kepirtepe ve Gölköy Köy Öğretmen Okulları 100 çadırla başladı. ‘Nasıl yapılsın’ın öyküsüdür bu kitap; Göl 1938. Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel döneminde 1940 Yasası ile Köy Öğretmen Okulları Köy Enstitülerine dönüştü. Bugün ise öğretmen gitti, imam geldi. Bu nedenle yeni tip öğretmen yetiştirmek gerekiyor. Köye eğitmen götürmek zorundayız. Öğretmenin anaokulundan başlayarak dönüştürücü, geliştirici ödevi olmalı. 

Öz dilimize değer vermeliyiz. Dilimize sahip çıkmalıyız. Beşir Göğüş kılavuzluğu ile dilimizi geliştirmeliyiz. Kendilerini köyde eğitime adayan öğretmenlerimizi saygıyla anıyoruz.”

“Okullar Olmasa...”

Törende son olarak CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Ankara Milletvekili Yıldırım Kaya “Okullar Olmasa” başlıklı bir konuşma yaptı.

Konuşmasına 105 yıl önce doğan, kendini Türkçeyi geliştirmeye adayan Beşir Göğüş'ü saygıyla anarak başlayan Kaya Türk dilini, cumhuriyetin temel direğini yok etmek isteyenlere karşı Dil Derneği’nin Atatürk’ün kurduğu Türk Dil Kurumu’nun işlevini yerine getirmeye çalıştığını söyleyerek cumhuriyet sevdalısı Beşir Göğüş'ü gençlere tanıtmak gereğinden söz etti. Osmanlı'nın yıkılma sürecinin bilimden uzaklaşma, dilinden kültüründen uzaklaşma süreci olduğunu, Maarif Nazırı Emrullah Efendi’nin "Şu mektepler olmasa maarifi ne güzel idare ederdim,” dediğini aktardı. 

Okulların insanlara düşüncelerini açıklamasını öğreten, onları geliştiren, laik, demokratik eğitim kurumları olduğunu ve tek tip insan yetiştirmediğini, okullarda verilen bilgilerin toplumun gelişmesini sağladığını vurgulayan Kaya “Nasıl bir insan tipi yetiştireceğiz?” sorusunun yanıtının önemine değindi.

İvan İllich’in “Okulsuz Toplum” kitabını hiyerarşiyi yasalaştıranlara karşı yazdığını,  kitapta insanların övgü ve sevgiyle eğitilmesi gereğinin, herkese eşit koşullarda eğitim verilmesinin hak olduğunun savunulduğunu, sosyal devlete uygun okullaşmanın önerildiğini vurgulayan Yıldırım Kaya bilimi kabul eden toplumların özgürleştiğini, üniversitelere bu yüzden bilim yuvası dendiğini, eğitimin özgür, demokratik,bilimsel ve laik olması gerektiğini anlatarak üniversitelerin, düşüncenin özgürce savunulduğu yerler olması gereğinin altını çizdi.

Yıldırım Kaya konuşmasını özetle şöyle sürdürdü:

“Biz ne yazık ki dünyada ilk 500 üniversite arasına giremiyoruz. Üniversitelerimiz özgür, özerk, bilimsel değil. Her ile üniversite kurarak bilimi, bilimsel anlayışı yok ettiler. Üreten değil tüketen bir toplum olduk. Böyle bir toplum yok olmaya mahkûmdur. 24 milyon metre kare alanda buğday ekemiyoruz. Atatürk eğitimde yaptığı devrimi üretim ilişkisinde de gerçekleştirmişti. Ekonomik bağımsızlık yoksa siyasal bağımsızlık da yoktur. 

Laik, bilimsel eğitim okulları özgürleştirir. İlkokul düzeyinde okullaşma oranı yüzde 98,67’den yüzde 91,92’ye, ortaokul düzeyinde ise  yüzde 98,67’den yüzde 93,28’e geriledi. Lise düzeyinde bu rakam yüzde 67,37’den yüzde 84,70’ye yükseldi; ancak 1 milyon 60 bin 132 çocuk okulsuz. Zorunlu eğitimin tüm basamaklarında 1 milyon 928 bin çocuk okulsuz. Yani 2 milyona yakın çocuk okula gidemiyor. Bu eğitim sistemi çökmüştür.

Atatürk ‘Cumhuriyeti ilan edeceğim,’ dediğinde arkadaşları inanmamıştı. Kırşehir'de okul müdürüne ‘Eğitim durumu nasıl, kaç köyde okul var?’ diye sorar. Müdür ‘360 köyden 6 köyde okul var,’ der. Atatürk ‘Öğretmen bulmak gerekiyor. Askerde onbaşılarla okuma yazma öğrenenler kursa gönderilip öğretmen yapılabilir,’ der. 15 Temmuz-21 Temmuz 1921 tarihleri arasında Sakarya Savaşı sürerken Ankara’da ilk Eğitim Kurultayına başkanlık eder. Asıl savaş eğitimdir onun için. Kadın öğretmenlere seslenir, ‘Kadınsız devrim olmaz,’ der.

Bugün karşı devrimciler eğitime dinamit koyuyorlar Yaklaşık 20 bin köyde okul kapatıldı. Cumhuriyetçiler ise o yıllarda köylerde okul kurmuşlardı. 5 milyon kişi okulsuz. Nedeni  4+4+4 sistemidir. Gençleri açık liseye yönlendirdiler. 3 milyon 300 kişi açık öğretim üniversitesinde. Açık lisede 2 milyon kişi. Toplam yaklaşık 5 milyon kişi. 

Çin hem üretimde hem de PISA sonucunda  dünya birincisi. Hindistan matematik zekâda ikinci düzeyde. Almanya’da nitelikli eleman 3000 - 4000 euro alıyor, Hintli ise 1000 euroya çalışıyor, ucuz emek.

Toplum Türkçeyi unutmuş; okuduğunu anlamayanların yüzdesi 66. Buna karşılık  Osmanlıca öğretmek istiyorlar topluma. Kendi çocuklarını ise ABD’de okutuyorlar. Neden özel üniversitelerin ilahiyat fakülteleri yok? Niye sosyete damat çocuğunu özel Amerikan kolejine gönderiyor?

18 Ocak'ta eğitim çalıştayına katıldım. Çok iyiydi. Yaklaşık 1500 kişi katıldı. 116 öğretmen çalışma götürdü.

Öğrenciliğimde Bekir Göğüş kitapları okudum; öğretmenken de düşüncelerini izledim.  Sıradan bir öğretmen değildi. 105 yaşındayken bile yaşayan biridir; sonsuza dek yaşayacak.”

 

 
BAŞYAZI
ÇAĞDAŞ TÜRK DİLİ
Kasım 2024 - 441. Sayı
TÜRKÇE SÖZLÜK
YAZIM KILAVUZU
 
     
facebook twitter