AnaSayfa Kuruluş: 22 Nisan 1987
Dil Derneği, Bakanlar Kurulunun 24.07.2002 tarih ve 2002-4812 sayılı kararı ile kamu yararına çalışan dernektir.
 
Söyleşi: SİNAN MEYDAN ile 3 DEVRİM YASASI

 

Tarihçi, Yazar Sinan Meydan 4 Mart 2018 Pazar günü Ankara’da Çankaya Belediyesi Yılmaz Güney Sahnesinde “Devrim Yasaları” başlıklı söyleşisiyle derneğimizin konuğu oldu.

Çankaya Belediyesi işbirliğiyle gerçekleştirilen etkinliği Dil Derneği Başkanı Sevgi Özel “İyi ki Sinan Meydanlar var” sözleriyle açtı.

Şiddetli yağmura karşın salonu dolduran katılımcıları selamlayarak söyleşmeye başlayan Sinan Meydan konuşmasının başında: “Son söyleyeceğimi ilk söyleyeyim; umutsuzluğa yer yok. Ülkenin her yanında, özellikle gençlerin okuduklarını, Atatürk’ü, cumhuriyeti içselleştirdiklerini ve bu savaşıma omuz verdiklerini görmek beni umutlandırıyor, gelecek kaygılarımı azaltıyor. Anadolu’ya gittiğimde Attila İlhan’ın dediği gibi bir dip dalgasıyla karşı karşıya olduğumuzu görüyorum. Bu dip dalgası gençler tarafından yaratılan bir dalga. Okuyan, düşünen, sorgulayan gençlerimizin sayısı çok artmış durumda. Bu gençler internet üzerinden dünyaya ulaşıyorlar, dünyayı izliyorlar, arşivlere ulaşıyorlar, kütüphanelere ulaşıyorlar, bilgiye ulaşıyorlar, dolayısıyla karamsarlığa kapılacak bir durum yok.”  dedi.

Sinan Meydan konuşmasını özetle şöyle sürdürdü:

“3 Mart 1924 devrimleri Atatürk devrimlerinin özüdür, mihenk taşıdır, temelidir. 29 Ekim 1923’te cumhuriyetin ilanı çok özeldir; ama cumhuriyetimize anlam katan ve Atatürk’ün aydınlık Türkiye’yi kurmasını sağlayan yapıtaşları nelerdir diye soracak olursanız; 3 Mart 1924 tarihinde gerçekleştirilen devrimlerdir. Ve Türkiye Cumhuriyeti’ni tasfiye etmek isteyenlerin ilk hedefi bu devrimleri ortadan kaldırmaktır, işlevsiz hale getirmektir. Onun için bütün devrimlere sahip çıkacağız ama 3 Mart devrimlerine hepsinden daha çok sahip çıkacağız. Peki bu devrimler cumhuriyetimize ne kattı:

Halifelik kaldırıldı; bu laikliğin de güvencesidir. Kendini Allahın yeryüzündeki gölgesi olarak tanımlayan kişi otoritesine son verilmiştir. Bu laik bir toplum olma yolunda atılmış ciddi bir adımdır.   

Şeriye ve Evkaf (Din İşleri ve Vakıflar) Bakanlığı kaldırıldı. 23 Nisan 1920’de TBMM kurulunca Atatürk İstanbul’daki şeyhülislamı devre dışı bırakmak için dini konularda yetkili bu bakanlığı kurmuştu. Amaç halkın dini konularda gereksinimlerini karşılamak, dini yayınlar yapmak, halkı aydınlatmak, camileri, mescitleri, medreseleri kontrol altına almaktı. Ancak cumhuriyet ilan edildikten sonra dinle siyaseti ayırmak amacıyla bakanlığı kaldırıp meclis dışında Diyanet İşleri Başkanlığı ve Vakıflar Genel Müdürlüğü kuruldu. Bu devletin laikleşmesi açısından önemli bir adım. Aynı gün orduyla siyaset de ayrıldı; Erkanı Harbiye-i Umumiye (Genelkurmay) Bakanlığı kaldırıldı, Genelkurmay Başkanlığı kuruldu.

Tevhidi Tedrisat (eğitim birliği) Yasası çıkarıldı; eğitim ve öğretim birleştirildi. Bu her şeyden önce ulusallaşma yolunda atılan bir adımdır. Osmanlı döneminde Anadolu’nun dört bir yanında emperyalistler misyoner ve azınlık okulları açmıştı. Osmanlı ne müfredatına ne ders programına karışabiliyordu. Medreseler hurafe eğitimi veriyordu. Sübyan mektepleri vardı. Öte yanda askeri okullar, mülkiye, tıbbiye gibi zamanına göre çağdaş okullar da vardı. Cumhuriyet Milli Eğitim Bakanlığını kurdu; bütün bu birbirinden farklı eğitim sistemlerini birleştirdi. Böylece okullarda dini propaganda yapılmayacak, eğitim halka ve bilime uygun olacak, Türkiye aleyhine propaganda yapılamayacak, müfredat bakanlıkça verilecekti.

İsteyen çocuklarına dini eğitim verebilir ama eğitim laik olmak zorundadır. Akla ve bilime dayalı olmak zorundadır; çocuklarımıza sanatı öğretmek, dünyadaki gelişmeleri anlatmak zorundayız. Bilimsel eğitime dayanmayan bir müfredatla bir ülkenin ayağa kalkması olası değildir.

 Son olarak; karamsarlığa yer yok diyorum. Atatürk’ten öğrendiğin en önemli şey nedir derseniz; umut derim. Atatürk’ün izinden gidiyorum diyenlerin umutsuzum demeye hakkı yoktur. 1919’da Mustafa Kemal’in elinde ne vardı Anadolu’ya çıktığında? Öyle bir tablo vardı ki; savaştan yeni çıkmışsın, silahlar bırakılmış, ordu yok, ekonomi tamtakır, ülke işgal altında, millet savaştan bıkmış. Mustafa Kemal “Ya istiklal ya ölüm” diyor.

Onun için bizler umutsuz olmayacağız ama Polyannacılık da oynamayacağız. Umudumuzu akılla, stratejiyle, bilgiyle besleyeceğiz.  Mustafa Kemal’in umudunun arkasında hep matematik vardı, hesap vardı, bu millete duyduğu güven vardı. Millet yine cahildi o dönemde de ama O, milletin sağduyusuna güveniyordu. Siz de güvenin bu milletin sağduyusuna ama ayrıştırmadan. Şunu unutmayın, bu toprakları yeniden biz vatan yaptık ve bunu yeniden biz yapacağız. Bu vatanı koruyacağız. Bu cumhuriyeti ayağa kaldıracağız. Bunu biz yapacağız; saraydakiler değil. “

Bu söyleşi için İstanbul’dan gelen, bilgisini ve aydınlığını bizimle paylaşan sevgili Sinan Meydan’a ve tüm katılımcılara teşekkür ediyoruz.

 

  • Sinan Meydan
  • Sevgi Özel
  • Sinan Meydan ve Sevgi Özel
  • Sinan Meydan'la Devrim Yasaları -1
  • Sinan Meydan'la Devrim Yasaları -2
  • Sinan Meydan'la Devrim Yasaları -3
  • Sinan Meydan'la Devrim Yasaları -4
  • Sinan Meydan'la Devrim Yasaları -5


 
BAŞYAZI
ÇAĞDAŞ TÜRK DİLİ
Mart 2024 - 433. Sayı
TÜRKÇE SÖZLÜK
YAZIM KILAVUZU
 
     
facebook twitter