AnaSayfa Kuruluş: 22 Nisan 1987
Dil Derneği, Bakanlar Kurulunun 24.07.2002 tarih ve 2002-4812 sayılı kararı ile kamu yararına çalışan dernektir.
 
AHMET ÖZER'LE "ÖYKÜ-ŞİİR KARDEŞLİĞİ"


Münevver Oğan, Ahmet Özer

      Her ayın son perşembesinde derneğimizde düzenlediğimiz "Dil-Ekin Söyleşileri"nin üçüncüsünde, 27 Mayıs 2010'da, Yazar Münevver Oğan'ın Yazar, Şair Ahmet Özer'le "Öykü-Şiir Kardeşliği" başlığıyla gerçekleştirdiği söyleşide buluştuk.
      Münevver Oğan, söyleşiye Ahmet Özer'in yaşamöyküsünden söz ederek başladı. 1946'da Karadeniz'in mavisi, yeşili içine gözlerini açan Ahmet Özer, bir öğretmen çocuğudur. Gençlik yıllarından başlayarak yazınsal türlerin birçoğunda kalem oynatır; Kıyı, 4 Mevsim gibi dergilerin genel yayın yönetmenliğini yapar; radyolarda izlenceler düzenler. Bilkent Üniversitesinde öğretim görevlisi olan Özer'in dergilerde yayımlanan, kitaplaşan öyküleri, şiirleri çok sayıda ödüle değer bulunur.
      "Karadeniz'in mavisi, yeşili, çiçeği, ağacı, kuşu, böceği benim öğretmenim oldu. Bir öğretmenim babam, diğeri de doğaydı," diyen Ahmet Özer, Oğan'ın "Yıldızınızın parladığı anlar hangileriydi?" sorusunu şöyle yanıtladı: "Trabzon Lisesinde öğrenciydim, Sabiha Gökçen Trabzon'a gelmişti. Kendisiyle söyleşi yaptım; Atatürk, Celal Bayar, İsmet İnönü'yle ilgili sorular sordum. Gökçen, bir sorum üzerine 'Sizin sorularınızı ben Atatürk'e hiç sormadım; çünkü  onun öleceğini hiç düşünmedim' demişti. Yıldızımın parladığı ilk deneyimim budur. İkincisini ise edebiyat dünyasının bana verdiği ödüller olarak kabul ederim. Bir diğeri de öğrencilerimin kitaplarının önsözlerini, arka kapaklarını yazarken duyduğum mutluluk, övünçtür."

 

      Ahmet Özer, edebiyat dünyasındaki gezisine ilişkin sorulara da şu sözlerle yanıt verdi: "Gaz lambası ışığında, bir Almancıdan edindiğin elden düşme daktiloyla şiir yazmaya başladım. Yayımlanan ilk şiirimi fanilamla gömleğim arasında saatlerce taşıdım; yazılar fanilama geçti. Bir alanda bu coşkuyu duymazsanız konuk kalırsınız; ancak kendinizi adarsanız ev sahibi olursunuz. Ben bu coşkuyu hiç yitirmedim. Biz hep 100 metre koştuk; nerede, ne kadar yaratıcı olabilirsek oralarda yürüdük.
      70'lerde şairlerin toplumsal sorumluluğu öne çıkardı; şiirin toplumsal işlevinin anlaşılabileceği bir dönemde yaşadık. Şiir, geniş kitlelere seslenmek, meydanlarda okunmak için vardı. Benim şiirlerim de yazın dünyamızın devlerinin arasındaki kulvarda koşuyordu. O yıllarda, yasaklanan şiirleri ezberliyorduk ki şiiri kurtaralım. Şiirle, onu besleyen yaşamın önümüze koyduğu bir erek vardı. 80'li yılların şiir gerçeği böyle değildi..."

      Söyleşi sırasında şiirlerinden örnekler sunan, Ahmet Özer, Münevver Oğan'ın "Kitaplarınızda kendinizi tanırken 'bireyselden toplumsallığa uzandım' diyorsunuz, bu sözünüzü nasıl açımlarsınız?" sorusunu oyunlaştırılan, ödül alan "Tacettin Bir İnsan" şiirine de değinerek şiiri, sanatı yorumlayışıyla yanıtladı:
 

      "İnsan kendisine şair diyebilir mi? Arka yanını görebiliyorsanız şairsiniz; göremezseniz değilsiniz. Şiir bir yerdedir; onun bedelini ödediğinizde şiiri bulursunuz. Şiir, karşılığı olan bir yazın türü. Gelecekte kurulacak güzel dünyanın bir tuğlası olma değerini taşır. Şiirin matematiksel örgü, imge varsıllığı olduğunu öğrendim. Şiir, dilin yarattığı mimaridir.
      Nasıl ki heykel bir kaide üzerinde yükselir, edebiyat da sanat da kültür üzerinde, toplumsal birikim üzerinde yükselir. Sanat, içimizdeki pası, kiri silmek, umudu diri tutmak için kaçınılmazdır."

      Özer, konuklarımızın bugünün insanın aynı coşkuyu duyamamasına ilişkin görüşlerine ise şöyle katkıda bulundu: "Çocuklarımız, torunlarımız teknoloji dünyasında öğretmenimiz oldu; üstelik öğretirken şiddet de uyguluyorlar. Oysa biz yetişirken edebiyatta da diğer alanlarda da önde giden sonrakini eğitir, yol gösterirdi. Şimdiki kuşak her gün aynı günü yaşıyor; rahatına kıyıp yeni alanlara atılmayı göze alamıyor. Çoğunun yaşadığı dünyada kökleri yok. 'Nereye aitsin' dediğimizde 'kendime' diyor. Bizse ailemize, ülkemize, dünyamıza aittik; hep de öyle kaldık."

 

 

 


 
BAŞYAZI
ÇAĞDAŞ TÜRK DİLİ
Mart 2024 - 433. Sayı
TÜRKÇE SÖZLÜK
YAZIM KILAVUZU
 
     
facebook twitter