AnaSayfa Kuruluş: 22 Nisan 1987
Dil Derneği, Bakanlar Kurulunun 24.07.2002 tarih ve 2002-4812 sayılı kararı ile kamu yararına çalışan dernektir.
 
Nisan-Mayıs 2006
KARAMAN DİL BAYRAMI

           Türklerin, Orta Asya’dan Anadolu’ya uzanan ve yüzyıllar süren yolculuğu sırasında değişik kültürlerle ve İslamla tanışmasına, kuşkusuz dilciler de kendi pencerelerinden bakmıştır. Türklerin bu uzun yolculuğu, Türkçenin de uzun yolculuğudur; bu yolculuk Türkçeyi 13. yüzyıla getirdiğinde devlet dili Türkçe değil, Arapça; sanat dili de Farsçadır.

Anadolu Selçuklularında Arapça ve Farsçaya gösterilen aşırı eğilime karşı doğan tepki, Karamanoğlu Mehmet Beyin girişimiyle daha güçlü olarak ortaya çıkmıştır. Mehmet Bey Selçuklu saltanatına karşı ayaklanmış, Selçuklu başkentini ele geçirmiştir (13 Mayıs 1277). Sözü, Mehmet Beyi bugün de sevgiyle, saygıyla anmamızı sağlayan ünlü “ferman”ına getirmek istiyoruz. Bu “ferman”, Türkçenin o dönemlerde uğradığı haksızlıkları göstermesi bakımından büyük önem kazanmıştır. 

“Bugünden sonra divanda, dergâhta, bargâhta, mecliste ve meydanda Türkçeden başka dil kullanılmaya!”

Kısaca söyleyecek olursak Mehmet Bey, “Bugünden sonra yaşamın her alanında Türkçe kullanılacaktır!” buyurmuştur. Tarihçilere göre, Mehmet Beyin buyruğu, “Türkçenin resmi dil kabuledilmesi”dir; kuşkusuz Türkçenin tarihsel akışı içinde Mehmet Beyin buyruğu, önemli bir dönemeç oluşturmuştur. Nitekim Mehmet Beyin Konya’da yönetimde söz sahibi olduğu günlerde Selçuklu tarihinde ilk kez Türkçe kullanan bir divan kâtipliği kurulmuş, buyruklar hep Türkçe yazılmış; ne ki Konya sarayında Türkçenin resmi dil ya da “divan” dili olarak kullanılması uzun sürmemiştir. Tarihçilerden öğrendiğimize göre, Mehmet Beyin saltanatı sona erince buyruğunun da geçerliliği kalmamış, merkezi yönetimde yeniden Arapça ve Farsçaya dönülmüştür.

Karamanoğlu Mehmet’in girişimiyle ortaya çıkan toplumsal tepki, uzun zaman içinde meyvelerini merkezi yönetimin çökmesi sonucu bağımsızlıklarını ilan eden Türkmen boylarının kurduğu beyliklerde vermiştir. Söz konusu beyliklerde divan dilinin Arapça ya da Farsça olmaması, çok anlamlıdır. Yöneticiler, kendilerinin de bilmediği Arapça ve Farsça yerine divanlarında ve saraylarında Türkçe konuşmayı yeğlemiş, Selçuklu sultanları gibi Farsça ad, san kullanmamışlardır. Böylece Arapça tapınma ve medrese dili, Farsça da edebiyat ve sanat dili olarak belirli alanlarla sınırlı kalmıştır.

Türklerin ve Türkçenin yolcuğunda çok önem taşıyan Osmanlı Beyliğinde ise örgütlenmeye verilen önemle, Türkçeye yönelme daha da belirgin biçimde ortaya çıkmıştır. Anadolu Beyliklerinin kuruluşunda büyük etken olan Türkmen geleneği ve konuşulan Türkçeyi önemseme, Osmanlı Devletinin yükselişinde siyasal olduğu kadar, kültürel bir etken olarak da birleştirici rol oynamıştır. Bununla birlikte Türkçenin güç kazanması bakımından asıl vurgulanması gereken, “saray, divan ve şer’i mahkemeler” gibi önemli üç alanda Arapça ve Farsça değil de Türkçe kullanılmasıdır.

Karamanoğlu Mehmet Beyin tepkisiyle başlayan ve öteki Anadolu Beyliklerinin kurulmalarıyla süren Türkçeye yönelme, Türkçenin yönetim dili olarak kullanılması çabaları, XV. yüzyıla gelindiğinde, başka boyutlar kazanmıştır. Bir yandan örneklerine Fatih Mehmet ve II. Bayezit dönemlerinde de rastlanan aydınlardaki Arapça ya da Farsça yazma hevesleri kabarmış, öte yandan Türkçeyi Arapça ve Farsça sözcüklerle doldurarak Osmanlıca olarak adlandırdığımız karma ve yapay bir yazı dili yaratma eğilimleri artmıştır. Bu değişimin sonucunda da Türkçe ikinci plana itilmiş, dahası “ayağı çarıklı kaba Türklerin” konuştuğu bir dil olarak aşağılanır olmuştur.

Osmanlı İmparatorluğunda hangi etnik kökten ve dinden olursa olsun, itaat altına alınan “tebaa”ya, kendi dinine göre tapınma ve öğrenim görme hakkı tanınmıştır. Ancak Türkçe dışındaki dillere saygı gösterilirken Arapça ile Farsçanın üstün tutulması, bu dillerin Türkçeyi baskı altına almasını kolaylaştırmıştır. Arapça tapınma ve bilim dili olarak etkinliğini sürdürürken halifeliğin siyasal güç sağlayan bir san olarak kullanılması, Arapların kavmi necib (soylu kavim) olarak üstün sayılmasına neden olmuştur. İslam kültürüne sarılma, o kültürde sanat dili sayılan Farsçaya da yeniden etkinlik kazandırmıştır. İşte Türklüğün büyük yüzyılı kabul edilen XVI. yüzyıla bu anlayış içinde girilmiştir. Safevi tahtında oturan Şah İsmail, Hatayi takma adıyla Türkçe şiir yazarken, onunla savaşan Yavuz Selim, Divan’ını Farsça şiirlerle doldurmuştur. Bu tutum doğallıkla dönemin yazarlarında, şairlerinde de görülür. Ayrıca Osmanlı İmparatorluğu döneminde Türkçenin batı dillerinden, özellikle İtalyanca ve Fransızcadan çok etkilendiğini de belirtmeliyiz. Örneğin Tıp Fakültesinde öğretimin yabancı dille (Fransızca) yapılması, yine kaynaklarda yer alan çarpıcı bilgiler arasındadır. İmparatorluk Birinci Dünya Savaşına sürüklenirken, aydınlar arasında dil tartışmalarının yoğunlaştığını, tartışmaların hangi boyutlara ulaştığını da yine kaynaklardan öğreniyoruz. Tartışmaların ve bunları içeren yazıların çoğunda “Yeni Lisan” başlığını görüyoruz. Yalnızca bu başlık bile Osmanlı aydınlarının “yeni dil” arayışında olduğunun kanıtıdır. Ayrıca dil gibi öğrenilmesi, kullanılması zor olan Arap abecesinin değiştirilmesi de cumhuriyet öncesinde çok tartışılmış, yeni bir yazı bulmak için türlü öneriler yapılmıştır.

                                                 *

Sözü uzatmayalım; Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal, bu tartışmaları dikkatle izleyen, okuyup araştırarak dil konusunda da derinlemesine düşünen ileri görüşlü bir aydındır. Onun, Türk Devriminin bütünü gibi, Harf ve Dil Devrimleri de bir ulusa, ulusal kimlik kazandırma eylemidir; amacı da aydınlanmadır.

Bu anlamda diyebiliriz ki, laik cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal, 12 Temmuz 1932’de başlattığı Dil Devrimiyle Karamanoğlu Mehmet’in 13. yüzyılda attığı adımı, uzun soluklu bir devrim koşusuna çevirmiştir.

26 Eylül -5 Ekim 1932 arasında toplanan, Atatürk’ün de izlediği ilk Türk Dili Kurultayında, kurultayın başlangıç günü olan 26 Eylül, DİL BAYRAMI olarak kabul edilmiş, 1950’ye dek böyle kutlanmıştır. Bu tarihten sonra Dil Devrimini benimsemeyen iktidarlardan güç alanlar, bu bayramın unutulması, özellikle eğitim kurumlarına girmemesi için üstün çaba harcamıştır. Kuşkusuz Karamanoğlu Mehmet’in, 729 yıl önce yaptığı eylemin, kültür tarihimiz açısından önemini bilmeli, unutmamalıyız. Doğrudur; Mehmet Beyi ve Türkçenin ilk kez "devlet dili” olarak anımsanmasını türlü etkinliklerle genç kuşaklara anlatmalıyız. Ancak Mustafa Kemal’in 78. yıl önceki Harf Devrimiyle 74. yıl başlattığı Dil Devrimine “devlet katı”nda gösterilen ilgisizliği de göz ardı etmemeliyiz.

Karaman’da her yıl yapılan “dil bayramı”, geçen yıl TBMM’nin bilgisunar sayfasında şöyle duyurulmuştur:

“Türkçe’nin Yeniden Devlet Dili Oluşunun 728. Yılı, 45. Karaman Dil Bayramı ve Yunus Emre’yi Anma Etkinlikleri.”

TBMM’nin 2003’teki bilgisunar sayfasına koyduğu başlık da şöyleydi:

“43. Türkçenin Yeniden Devlet Dili Oluşunun 726. Yılı, Türk Dil Bayramı ve Yunus Emre’yi Anma Etkinlikleri.”

Bir “dil bayramı” duyurusunun bu denli uzun, dolaşık, hatta dil yanlışı içeren başlıklar taşıması, bu etkinliğin biraz “zorlama” olmasından kaynaklanmaktadır. Devlet kurumları bayrama ortak bir ad verebilmiş bile değildir; resmi TDK’nin geçen yılki başlığı da şöyledir:

“Türkçenin Yeniden Devlet Dili Oluşunun 728. Yılı ve 45. Türk Dil Bayramı ile Yunus Emre’yi Anma Etkinlikleri.”

 TBMM, Kültür Bakanlığı, Türk Dil Kurumu, Karaman Valiliği ve Karaman Belediyesinin işbirliğiyle gerçekleştirdiği bu etkinliklere, bu nedenle “bayram” yerine “anma” demenin daha doğru olacağı kanısındayız. 729 yıl önceki bir etkinliğin günü ayı, yılı belliyken, Karaman’da 46 yıldır yapılan “bayram”ın başlangıç tarihi için kimileri 1960’ı, kimileri 1961’i işaret etmektedir. Resmi bayramların yasayla belirlendiğini biliyoruz; bilmediğimiz bu bayramın bir yasası olup olmadığıdır. Kuşkusuz Karaman’da yapılan dil, kültür etkinliklerini benimser, onaylarız. Ancak içtenlikle, yüreklilikle Atatürk’ün Dil Bayramının da ulusumuz için çok önemli bir atılım olduğunun anımsanmasını önererek… Dileyerek…

Şaşırdığımız, anlamakta zorlandığımız ise, Dil Devriminin başlangıç tarihi olan 26 Eylül Dil Bayramının kutlanmasında, devlet kurumlarının duyarsızlığı, çekingenliğidir. İçinde bulunduğumuz dönemde, Atatürk devrimlerini “sıradanlaştırılma”, hatta yadsıma anlayışının güç kazandığını kimse görmezden gelemez. 46 yıldır Karaman’da yapılan “Dil Bayramı”nın, 26 Eylül Dil Bayramına “alternatif” olarak öne çıkarıldığını düşünmekten kendimizi alamıyoruz. Bu düşünceyi, deneyimlerimiz pekiştirmiştir.

Karaman il olmadan ve il olduktan sonra bizler de bu etkinliklere katıldık; belgelerle, kaynaklarla Türkçenin tarihsel akışını ve Atatürk’ün Dil Devrimini anlattık. Bir ara da zamanın Karaman kaymakamlarından biri, bizleri (Şerafettin Turan, Aziz Nesin, Cevat Geray, Haldun Özen, Ali Püsküllüoğlu, Jülide Gülizar, Sevgi Özel ve başkalarını) ilçeye sokmadı, zamanın Karaman Belediye Başkanı da etkinlikleri ertelemek zorunda kaldı. Çünkü Atatürk diyecektik, Türk Devrimi diyecektik, laiklik diyecektik, cumhuriyetçilik, devrimcilik, halkçılık diyecektik, ulusallık diyecektik, demokrasi, özgür düşünce diyecektik… Bütün bu değerleri anlamanın, anlatmanın, içselleştirmenin tek aracı Dil Devrimiyle yenileşen Türkçedir diyecektik… Sustuk mu? Ne o gün, ne sonrasında… Sonra Karaman il oldu; hem Mehmet Beyi, hem Atatürk’ü anlayan bir vali atandı; valilikle belediye el ele verdi, görkemli etkinlikler yapıldı. Üstelik görüş ayrılığı olanlar da yan yana kürsüye çıktı; belgeler bilgiler ışığında uygarca tartışmalar yaşandı.

 Yazımızı Karaman Belediyesine takılarak bitirelim: Belediyenin bilgisunar sayfasına giren, “Türk Dilinin Başkenti” duyurusunu görmek için, önce “replay; skip intro” komutlarından birini tıklayacak. “Herşey Karaman İçin” de sayfadaki İngilizce tarih kimin için? Yüzlerce yazım ve anlatım yanlışı ise, salt bu siteye özgü değil; ne ki önümüzdeki “Türk Dilinin Başkenti” Karaman’ın sayfası... Bizden anımsatması…

Anımsatmamız işe yaradı. Karaman Belediyesi bilgisunar sayfalarında yer alan İngilizce komutların yerine Türkçelerini koymuş; ellerine sağlık! Karaman Belediyesini kutlarız.

SEVGİ ÖZEL

 
BAŞYAZI
ÇAĞDAŞ TÜRK DİLİ
Mart 2024 - 433. Sayı
TÜRKÇE SÖZLÜK
YAZIM KILAVUZU
 
     
facebook twitter