AnaSayfa Kuruluş: 22 Nisan 1987
Dil Derneği, Bakanlar Kurulunun 24.07.2002 tarih ve 2002-4812 sayılı kararı ile kamu yararına çalışan dernektir.
 
Ekim 2008
76. DİL BAYRAMI AÇIŞ KONUŞMASI
26 Eylül 2008

            Değerli bilimciler, değerli yazarlar,
            Değerli belediye başkanlarımız,
            Basın yayının çok değerli kalemleri ve temsilcileri,
            Sevgili gençler,
            Değerli üyelerimiz, değerli konuklar, hoş geldiniz!

            İzmir ve Zonguldak’taki 76. Dil Bayramı etkinliklerine, bugün Ankara’da noktalı virgül koyuyoruz. Bugün burada, Mustafa Kemal’in öncülüğündeki İlk Türk Dili Kurultayının 76. yıldönümünü kutluyoruz; bu son bayramımız değil. Türk Devrimini her durum ve koşulda koruyacak, Dil Devrimini her durum ve koşulda sürdüreceğiz!

            Ne yaşanırsa yaşansın, Mustafa Kemal’in manevi kalıtı olan aklın ve bilimin öncülüğünden sapmadan, doğruyu söylemek, doğru yaşamak için, kendimize yepyeni onuncu köyler yapılandıracak ve dimdik duracağız!

            Ne yaşanırsa yaşansın derken, içine itildiğimiz karanlık süreçte neler yaşandığını sayıp dökecek değilim. Türlü olumsuzluklar yaşıyoruz; böyle giderse neler yaşamak zorunda bırakılacağımızı da kestirebiliyoruz. Mustafa Kemal, 81 yıl önce Söylev’inde, devrimlere sahip çıkılmazsa neler olacağını, neler yaşayacağımızı söylemişti. Yazık ki kendi geçmişimize yeterince sahip çıkamadık.

            Atatürk laik cumhuriyetimizi gençliğe emanet ederken, “Bir gün, bağımsızlığını ve cumhu­riyeti savunmak zorunda kalırsan, göreve atılmak için, içinde bulunacağın durumun olanaklarını ve koşullarını düşünmeyeceksin!” demiş, nelerle karşılaşabileceğimizi, ta 1927’de belirtmişti.

 O; savaştan çıkmış, yorgun ve yoksul, acısı taptaze, “birtakım şeyhlerin, dedelerin, seyitlerin, çelebilerin, ba­baların, emirlerin arkasından sürüklenen, alınyazılarını ve canlarını, falcıların, büyücülerin, üfürükçülerin, muskacıların” ellerine bırakan bir ulusu, o karanlık ellerin arasından alıp yurttaş kimliğiyle buluşturmuştu. Doğmamış çocukları bile emperyalizme borçlu bırakılan, yalnız askerlik yapması ve vergisi için aranan bir ulus, kendi aklı ve üretimiyle tez zamanda emperyalizme olan borçlarını ödemiş, bağımsızlığını pekiştirecek devrimlerle ayağa kalkmıştı.

Türkiye Cumhuriyeti’nin yurttaşları kılık kıyafetiyle, ölçüsü takvimiyle, inanç kıskacından kurtulmuş, yenilenen eğitim sistemiyle çağdaş dünya ile yarışa hazırlanmıştı. Ne ki, ortaçağ karanlığını aklı özgürleştirerek, bilimsel bilgiyi inancın önüne geçirerek arkasında bırakan çağdaş dünya, bu yeni görüntüyü bize o gün de yakıştıramamıştı; bugün de yakıştıramıyor.

Mustafa Kemal, bugünü o günden görmüş; “gaflet, dalalet, hatta hıyanet içinde” olup ulusu karanlıklara sürükleyenleri, ta 1920’lerde uyarmış, geleceği doğru değerlendirmiştir. Öğretim Birliği Yasası, Harf Devrimi, Dil Devrimi, hep bu değerlendirmelerin doğru sonuçlarıdır. Ulusun, laik öğretimle, kolay kullanacağı bir yazı ve doğru anlayacağı bir dille özgürce düşüneceğini, sormayı, sorgulamayı öğreneceğini öngörmüştür. Ancak bu doğru sonuçlar, Atatürk’ün ölümünden, özellikle 1950’den sonra yanlış kafalar, yanlış eller tarafından ne yazık ki önce eğitimin özünden kazınmış, sonra acımasızca, yalana dolana sığınılarak, halkın dinsel duyguları ve köken ayrılıklarını körükleyecek bir hesaplaşmaya dönüştürülmüştür.

76. Dil Bayramında bunları söylemek zorundayız; ilköğretim okulları ve liselerin hızla imam hatipleştirildiği; özerk ve özgür olması gereken üniversitenin, Türk Devrimiyle hesaplaşma oyunlarına araç yapıldığı, hukukun üstünlüğüne güvenin sarsıldığı bir dönemde Dil Bayramı kutladığımızın bilincindeyiz.

Dahası aklın öncülüğünden başka doğru tanımayan aydınları, biz dilcileri bugün tedirgin eden, yönetenlerle yönetilenler arasındaki anlaşma, iletişim biçimi ve kullanılan dildir. Bir yandan eğitimin gittikçe kötüleşmesi, bir yandan eğitim olanaklarının kısıtlanması, çocuk ve gençlerin dinselliği kullanan kişi ve kurumların eline bırakılması, toplumu özgür düşünceden hızla uzaklaştırmaktadır. Ne yazık ki inancı kullanan ve günü kurtaran yönetim anlayışı, inanca sarılmak zorunda bırakılarak günü kurtaran bireyler yaratmıştır. Niçin eğitimsiz ve yoksul olduğunu sorgulayamayan bir toplum, Türk Devrimiyle hesaplaşma sürecini de doğru değerlendirememektedir. Bütün yapılanlar yıllardır, “milliyetçi muhafazakârlık” perdesiyle saklanmakta, perde arkasındaki karanlık oyunlar, çocuklara ve gençliğe yönelik olarak kurgulanmıştır. Kuşkusuz bu oyunlara dilimiz, ulusal kimliğimiz Türkçemiz de eklenmiştir. Çoğumuzun çok iyi bildiği gibi, Türk Devriminden koparılan her parçanın yerine, akıl ve bilimle çelişen dinsel ve ırksal öğeler konmuş; bugün geldiğimiz noktada, Türk Devrimiyle hesaplaşmayı gizleyen perde tümüyle kaldırılmıştır.

*

Yaklaşık 40 yıldır, Dil Devriminin ışığında Türkçenin geliştirilmesi için çalışanlardan biriyim; doğrusunu isterseniz biraz tedirginim. Birtakım ulusal ve evrensel kavramlar, amaçlı olarak çarpıtılmakta, içleri boşaltılmaktadır. Örneğin laikliği ve Türk Devrimini savunanlarla “laikçi, ulusalcı” denilerek alay edilmekte; dahası yurtsever ulusalcılar, karanlık, kirli işlere bulaşmış çetelerle ilişkilendirilerek aşağılanmaktadır. Biz, bugünleri de aşarız, aşarız ve haykırırız:

Evet laikçiyiz; evet ulusalcıyız; Türk Devrimini savunmak suç mudur? Atatürkçü olmak suç mudur?

Biz laik cumhuriyeti sonsuza dek kuşanıp savunarak, bu suçu bilerek, isteyerek sonsuza dek işleyeceğiz!

Görüyoruz ki, Atatürk’ün Söylev’inde andığı padişah ve hilafet özlemcilerinin ardılları, hâlâ dedelerinin Türk Devrimiyle yaşadığı “travma”nın etkisinden kurtulamamışlardır. Çağdaş görüntülü rüküş kılıkları, görgüsüzce kullandıkları zenginlikleri, içtenliksiz ve yapay sesleri; karma dilleriyle geçmişe özlemi saklayamamaktadırlar.

76. Dil Bayramını bu koşullarda kutladığımızın bilincindeyiz. 76. Dil Bayramını, Atatürk’ün kalıtının çiğnendiğini, eliyle kurduğu Türk Tarih ve Dil Kurumlarının yok edildiğini anımsayarak buruk bir sevinçle kutluyoruz.

Bugün olduğu gibi yerimiz ve yenimiz dar demeden, yarınlarda da kutlayacağız. Birbirimizin emeğine teşekkürü borç bilerek, akılcı ve doğru olana destek vererek daha nice bayramlarda birbirimizi kucaklayacağız.

Konuşmamın sonunda, sizi ve tüm konuklarımızı yeniden saygıyla selamlıyorum.

Bayramımız kutlu olsun!

SEVGİ ÖZEL

 
BAŞYAZI
ÇAĞDAŞ TÜRK DİLİ
Ekim 2024 - 440. Sayı
TÜRKÇE SÖZLÜK
YAZIM KILAVUZU
 
     
facebook twitter