AnaSayfa Kuruluş: 22 Nisan 1987
Dil Derneği, Bakanlar Kurulunun 24.07.2002 tarih ve 2002-4812 sayılı kararı ile kamu yararına çalışan dernektir.
 
Haziran 2009
YAZ GELDİ

Yaz geldi; çarşıya da kiraz çoktan geldi. Zaman hızlı akıyor; çoğumuz “Yeni yılı daha dün karşılamıştık” duygusu içindeyken yıl yarılandı. Yeni yılla yenilikler geldi mi; yıllardır gündemden düşmeyen kimi sorunlar çözüme ulaştı mı? Ne yazık ki bu tür sorulara ağız dolusu, “Evet…” diyemiyoruz. Tersine sorun biriktirme alışkanlığımızı sürdürüyoruz. Hani, ruhsal açıdan sıkıntı yaşayan kimi insanlar çöp biriktirirler ya… Öyle…

Oysa kimi sorunlar zamanında ele alınsa birikmeyecek; biriktikçe derinleşmeyecek… Ancak sorunu çözecek olan kişi ve kurumlar, sorunları küçümserse, siyasallaştırırsa… Şimdilerde yapılan bu… Bu sorunlarla yaşamaya alışıyor ve yalnızca yakınıyoruz.

Türlü türlü sorunlar var; eskisi çözüme kavuşmadan yeniler üstüne eklendiği için bu sorunlar, kuşkusuz hepimizin yaşama alanını da daraltıyor. Bizim işimiz dil; gücümüz dil...

TV’lerde ilginç tartışmalar yaşanıyor. Son haftaların “başlıca” konusu “Türk” kavramı ve dil… Tartışanları dinleyince “Yaz geldi” diyemiyoruz; “Türk” ve “Türkçe” söz konusu oldu mu, birileri, bulundukları ortamı kışa çeviriyorlar...

Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının, yurttaşlık bağını güçlendirecek iletişim aracının Türkçe olduğunu söyleyen pek az… Tartışanlar arasında dilci, toplumbilimci, eğitimci de pek az… Dahası kimi tartışmaları “ünlü” gazeteciler yönetiyor; tartışmalara salt “ünlü” gazeteciler katılıyor. TV yönetimleri mutlu; çünkü cayırtı koparan her izlence çok izleniyor; ertesi gün başka iletişim araçlarına da yansıyor. Bundan iyisi ne olsun?

Türkçeye, Türk kavramına ilişkin tartışmalara katılanların çoğunun yeni ABD Başkanına “pek sıcak” baktıklarını yazılarından, TV izlencelerinden biliyoruz. Türkçe yazdıkları için satır aralarına sıkıştırdıkları bulmacaları da çözebiliyor; ne demek istediklerini anlıyoruz. Ama kökleri Afrika’da olan yeni başkan, “Ben Amerikalıyım” diyor; böyle diyor ve köklerini, kökenini yadsımadığını da konuşmalarından anlıyoruz. Çünkü o, başkanı olduğu ülkeyle önce yurttaşlık bağlarını pekiştirmiş.

Bir gün böyle bir yazı yazacağımı, “Türk” kavramından ve TC yurttaşlarının ortak (resmi) dili “Türkçe”den nem kapan, dilbilimi ve ülke gerçeklerini hafife alan çokbilmişleri bir ABD başkanının sözlerini örnek vererek eleştireceğimi, söyleseler inanmazdım.

Yaşadıkça neler görüyoruz… “Ne mutlu Türküm” demek, ülkedeki kökeni farklı yurttaşları “rencide” ediyormuş… “Türk” mü demeliymiş, Türkiyeli mi?

Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olma onurunu içselleştirememişseniz, ne derseniz deyin! İnanç ve köken ayrılığını bu coğrafyaya özgü, ortak bir varsıllık olarak görmüyor da ayrışma özelliği ya da fırsatı gibi görüyorsanız; dünya görüşünüz, inancınız, kökeniniz ne olursa olsun; burnunuzun dibine dek giren yayılmacının (emperyalistin) soluğunu duymuyorsunuz demektir! Yayılmacı hangimizi seviyor? Kurtuluş Savaşı günlerini anımsayalım; yayılmacının bu coğrafyayı hiçbirimize yakıştırmayan oyunları, kurşunu hepimize yönelmemiş miydi?

Kitaplıklar dolusu yerli yabancı kaynak var… Gören göze, okuyacak sağlıklı kafaya… Ne gezer… Otur bir masa başına, salla sallayabildiğince...

“Efendim, falanca ülkedeki gibi olsunmuş…” Nasılmış o ülkedeki? Bizim çokbilmiş görmemiş, kaynakları okumamış, tek kitap karışmamış, duymuş yalnızca. Sözlerinden çıkardığımız bu… Somut verisi, örneği yok...

Evet, sorun büyük ve çokbilmişlerce derinleştiriliyor.

Üniversiteler suskun; Başbakanlığa bağlı bir kurum var suskun...

Başbakanlığa bağlı kurum, birçok konuda ağzını açmıyor; ama… İktidar partisinin adı nasıl kısalacak tartışmasına “pek uzun ve ayrıntılı” ve “pek bilimsel” açıklamasıyla katılabiliyor. Katılmak zorunda...

Bütün ülkeyi yabancı adlandırma sararken, yabancı dille öğretim ulusal eğitimin önüne geçerken, konuşması, tepki vermesi gerekenler ortada yok; kendi ülkemizde konuk durumuna düşürüldük. Şimdi de diyorlar ki “Türke Türk demeyin! Türk olmayanlar rencide oluyor!” Niye? Çünkü konuya ve “Türk”e başka gözlükle bakılıyor. Neden daha iyimser olamıyoruz? Neden...

Ülkenin adı Türkiye Cumhuriyeti! Bu ülkenin yurttaşlarına Türk denir! Dili de Türkçedir!

Türklerin de yaşadığı, Almanya’nın yurttaşlarına Alman denir; Almanya”nın dili de Almancadır.

Öteki ülkelere bakalım, kaç ülkede aynı kökenden insan sayısı baskın… Hiçbirinde değil; ama bu ülkelerin çokbilmişleri de söz konusu Türkiye oldu mu, “hariçten gazel” okuyorlar. Yeter ki burası karışsın, yeter ki burası yapay gündemlerle ne denli varsıl bir ülke olduğunu unutsun. Bu ülkenin yurttaşları düşünce, inanç ve köken ayrımı tartışması yaşayarak tüm hak ve özgürlüklerinden uzaklaşsın.

Biz bu coğrafyanın yeraltı ve üstü kaynaklarını paylaşabiliyor muyuz? Kökeni Türk olanlar çok özgür de kökeni farklı olanlar mı, sıkıntılı? Hayır!

Bu ülke resmi dilini kaç kez genelgelerle yasaklamadı mı? “Milliyetçi muhafazakâr” anlayış Atatürkçü düşünceyle hesaplaşmıyor mu?

Ekonomik bunalımlar hepimizi kuşatmış durumda; ülkenin siyasal ve kültürel bağımsızlığı konusu, hepimizi ilgilendiriyor. Ulusal olan, yalnız Türk kökenli olanı değil, bütün yurttaşları kapsamalı... Yanlış mı? Bunun için ortak dille birbirimizi doğru anlamak; farklılıklarımızı bilimsel akılla doğru değerlendirmek, bunlardan sanatsal güzellikler yaratmak zorunda değil miyiz?

Yaz geldi mi gerçekten? Yaz sıcaklığını birlikte duyumsamak için gündemi bulandıran çokbilmişliklere, hep birlikte “Yeter, susun! Biz, yurttaş olarak hak ve özgürlüklerimize birlikte sahip çıkacağız!” demesi gerekiyor.

Ey bilimsel akıldan nokta kadar pay almamış olanlar, ey yurttaşlık bilinci nedir bilmeyenler:

Yeter artık! Kafamızı karıştırmayın! Kökeni ne olursa olsun, çocuklarımızı birbirine düşürmeyin! Bırakın türkülerini birlikte söylesinler! Bu güzel coğrafyayı daha fazla kirletmeyin! Sizin yarattığınız yapay tartışmalar göz önünde sürerken kimbilir neleri yitiriyor, neleri gözden kaçırıyoruz! Biz Türkiye Cumhuriyeti’nin onurlu yurttaşları olarak Türkçeyle anlaşacağız; ama Türkçe dışındaki dillere de saygılı olacağız! Birlikte ortak akıl üreterek kültürel varsıllıklarımızı ülke çıkarına dönüştüreceğiz! Çocuklarımız birlikte oynayacak; kızlarımız oğullarımız köken, inanç, mezhep ayrımı gözetmeden âşık olacaklar!

Yeter artık!

SEVGİ ÖZEL

 
BAŞYAZI
ÇAĞDAŞ TÜRK DİLİ
Mart 2024 - 433. Sayı
TÜRKÇE SÖZLÜK
YAZIM KILAVUZU
 
     
facebook twitter