AnaSayfa Kuruluş: 22 Nisan 1987
Dil Derneği, Bakanlar Kurulunun 24.07.2002 tarih ve 2002-4812 sayılı kararı ile kamu yararına çalışan dernektir.
 
Yayın Yönetmeninden
 
ÇAĞDAŞ TÜRK DİLİ - Aralık 2018

 

İLGİ GÖRMEYEN YENİLİK

Ertuğrul Özüaydın

Sorarsanız çoğumuz şiiri seviyordur sevmekle kalmayıp ufak ufak yazıyordur. Eski bir Türk geleneği gibi kimimiz gizli gizli, kimimiz açıktan çizer karalarız. Duygulu insanımız duygulanma yanını duygulu bir şeyler yazıp çizme alışkanlığına vardırmıştır. Küçümsemiyorum, ama okul sıralarında başlayan alışkanlık çok uzun soluklu yürümemiştir. Kullanıla, kullanıla çoktan eskimiş ve kalıplaşmış söz ve deyişlerin yazıya geçirilmesidir. Bunlara ne kadar şiir diyebiliriz? Kararı verecek ben değilim. Sararan defter sayfalarında kalan bu metinler 'içe bakan göz' gibidir. Kalbiyle yazan kişinin duygularını, özlemlerini yansıtır. Kapıldığı duyguların hevesidir. Herkes biraz kendisinin şairi olmuştur.

Yazımın konusu, asıl işi şiir yazmak olan kişiler üstünedir. Aynı zamanda şiire ilgisi, sevgisi kendiyle ya da yakın çevresiyle kalmış sözünü ettiğim şiirseverler de konumuz içindedir. Toplum içinde şair olarak saygınlık görenlerle, şiir yazmaya heveslenen kişiler arasında bir kopukluğun bulunduğu açıktır. Nasıl bir etkilenim ortaya çıkan sonucu yaratmıştır?

Şiirle başlayan Türk edebiyatının bugün de gürül, gürül kaynağı şiirdir. Toplum içindeki yeri her zaman başkadır. Böylesi geniş bir ortak alan varken şiirin ve şairin gerekli ilgiyi görmemesi gerçekten şaşırtıcıdır. Olayın aldığı boyut herkes tarafından bilinirken neden gereğini yapamıyoruz? Şiirimiz okur katına bir türlü yükselemiyor.

Ne yazık ki uzun verimli şiir dergilerimiz yok. Şiiri tanıtmak, sevdirmek amacıyla düzenlenen şiir etkinlikleri, şiir okuma saatleri küçücük salonlarda yirmi otuz kişiyle yapılmakta. Bir genellemeye giderek diyebilirim ki günümüz şairlerini sokaktaki insan tanımaz, bilmez. Şiir kitapları ya basılmaz ya da az sayıda basılır çünkü şiir satmaz. Kısaca şiir okunmaz diyeceğim de birkaç okur hatırına pek dilim varmıyor. Eminim ki işte tam burada şu soru aklınıza takılıyordur. “Milyon milyon insanın şiir yazdığı toplumda bu nasıl gerçektir?”

Yılda bir şiir kitabı satın almayan, bırakın almayı yılda bir şiir kitabı okumayan, ama şiir yazan onlarca insan tanıdım. Okumayı gereksiz bulan, büyük ölçüde kendi yazdıklarıyla yetinen bir tutum gösteriyor. Yaşamı algıladığı biçimde değerlendirmesi dışında bir başkasının çağını nasıl dile getirdiğini pek önemsemez. Başka bir deyişle dünyaya yalnızca kendi şiiriyle bakar. Siz de bilirsiniz onları. Söylediklerimin içine adlarının önüne şair önadını eklemeyi unutmayan kişilerden de ekleyecekleriniz olduğunu duyar gibiyim. Günümüz şiirine kayıtsız, şiiri akışını izlemeyen bir şiiryazar görüntüsüdür.

Şiir, şiirsever arasındaki bağı kurmak sorumluluğu yalnız şaire bırakılamaz. Birlikte geliştirilecek tutumla karşılıklı yükümlülükler önem kazanır. Sanırım şair toplumsal koşulları ve o koşullar içinde yaşamını sürdüren insanımızı dikkate alarak çağının şiirine yön vermek çabası içinde olacaktır. Çünkü şiiri temsil etme yeteneği bulunmaktadır.

Eğer şimdilerde okunan bir şiir varsa bu daha çok eski dönem şiirleri ve şairleridir. Doğallıkla yapısı ve havası gereği bugünkü yazılan örneklerin öne çıkması beklenirken öyle olmamıştır. Eski tarih taşıyan şiirlerin değeri yıllanmış şarap gibi. Yahya Kemal, Nazım hikmet, Orhan Veli, Cemal Süreyya, sayabileceğimiz birkaçıdır. Elbette Türk şiirinde yerleri büyüktür.

Birbirine kökten bağlanarak gelen günümüz şiiri bir bakıma okurun beklentilerini karşılamıyor olmalı. Oysa yeni buluşlar yeni deneyişlerle ve yeni teknik geliştirme çabaları vardır. Toplumun gerçek yaşamıyla somut ve canlı bağlar kuramıyor, diyebilir miyiz? Hayır. Okunduğunda günümüz görüntüsünü veren şiirdir. İçeriği ile birlikte eğretilemeler, değiştirmeceler, çağrışımsal söyleyiş, ses uyumu vb. gibi şiirsel nitelikler taşıyan çokça güzel örnekleri vardır. Bütün bunlar güçlü bir etki yaratmayabilir de; okurun ezberindeki şiirleri izlemesi daha kolayına gelmiştir. Tartışmasız yerini belirlemiş eski ve aynılığın ardına takılmıştır.

Turgut Uyar diyor ki, “Hem alıştığımız, her aradığımızı yerli yerinde bulduğumuz bir şiir varken, bir yenisini anlamak üzere bir takım çabalara girmeye, hiç değilse bir süre rahatsız olmaya ne lüzum var.”* Belki gerçek böyledir; geçmişe bağlılık içimize işlemiştir. Şiirle gelenekçi düşünceye boyun eğecek şairse eski örneklere öykünmekten öteye geçemez. Şiiri okurun istediği biçime vardırmak düşüncesi şairini rahatsız ediyor. O olandan öteye taşımakla sorumlu tutuyor kendini. Çünkü alışılmışa ayak uydurmak yaratımın doğasına aykırı. Oysa sokaktaki insan yeniliğe o kadar açık değildir.

Çevremizde günümüz şiirinin güç anlaşırlığından ve kavranırlığından söz eden çok kişiyi dinlemişsinizdir. Eskiyi öne sürerler, sürekli eski şiiri yüceltirler. Bundan şiir zarar görür. Yazılmakta olanı uydurma bulurlar, hoşlanmazlar. Dilin yenileşmesi, gelişmesi yönünde şairin çabaları gereksiz değildir. Bu amaçla şiire gönül verenler bütün tepkilere karşın beslendikleri olay, olgu, duygu ve düşünceyi çağdaş yönüyle değerlendirir. Uzun soluklu Türk şiirinin bugünkü görünümü aslında geçmiş dönemlerin ürünüdür. Yeni ortaya çıkmış bir şey değil ki aralarında sıkı bir etkileşim vardır. Eski şiirimizi kolayca anlayabildiğini söyleyen halkımızın bugün kaleme alınan şiiri de anlayacağı açıktır. Tamamen kapalı yazılan şiiri konumuz dışında bırakıyorum. Şair bu nedenle sokakla aralarında oluşan kalın çizgileri kaldırmaktan yanadır. Şiirle sokağı buluşturmak ister. Değişen toplumsal koşullarda ortak değerleri yaratmak yolunda inancını vurgulamak yerinde olacaktır.

* Turgut Uyar,Korkulu Ustalık, YKY Mart 2009 Sayfa 133


 
BAŞYAZI
ÇAĞDAŞ TÜRK DİLİ
Mart 2024 - 433. Sayı
TÜRKÇE SÖZLÜK
YAZIM KILAVUZU
 
     
facebook twitter