AnaSayfa Kuruluş: 22 Nisan 1987
Dil Derneği, Bakanlar Kurulunun 24.07.2002 tarih ve 2002-4812 sayılı kararı ile kamu yararına çalışan dernektir.
 
Yayın Yönetmeninden
 
ÇAĞDAŞ TÜRK DİLİ - Aralık 2019

 

        İKİLEŞMENİN YERİNE BİRLİĞE ERİŞMEK 
       
Ertuğrul Özüaydın
 

Dil alanında bin sekiz yüzlü yılların ikinci yarısında başlayan tartışmaların günümüze dek sürüp gelmesini yadırgamamak elde mi? Birileri temel doğruları görmek istemezken aynı zamanda göstermek istemiyor da. Gerçek olanla gerçek olmayanın birbirine karıştırılması yoluyla amaçladıkları sonuçları elde edeceklerini sananlar var. Neymiş efendim! Harf Devrimi uygulamaya geçtiğinde “bir gecede cahil” oluvermişiz.

Toplumu bilgilendirmek bakımından tarihsel gelişimin ne gibi değişiklik gösterdiği ve bugün geldiğimiz noktayı anlamak için bu asılsız düşünceyi iyi değerlendirmek gerekir. Dillerine doladıkları olumsuz yaklaşımdan olumlu sonuçlar çıkarabiliriz. Şu söyledikleri mantıklı bir şey olsaydı zamanın gerçeğine bu kadar uzak düşer miydi? Ayrıca ileri sürdükleri görüşe kendileri inanıyorlar mıdır acaba? Gerçeklikten uzak görüşlerini her açıklayışlarında, gerçekte gerçeğin ne olduğunu söylemek de bize düşüyor.

Osmanlı döneminde çağının gereklerini karşılayamayan Osmanlıcanın tartışılmaya açılmasıyla birlikte aydınlar, Osmanlıcaya karşı bir tepki de geliştirmişti. Kendi içinde belli çelişkiler taşıyan ve yetersiz kalan Osmanlıcanın yerine karşılık arayışları yoğunluk kazanmıştı. Bununla birlikte kuralları, kalıpları başka dillerden devşirilen, sözcükleri kendi sözcükleri olmayan Osmanlıca; anlaşılması, öğrenilmesi güç bir dildi. Aydınların büyük çoğunluğu yabancı kökenli sözcükler kullanılmasına karşı çıkıyordu. O zamanlarda bile Türkçenin iyileştirilme ve geliştirilmesi çalışmalarının başlatılması konuşuluyordu. Türkçeye yönelme bakımından Osmanlı aydınlarının girişimlerini şimdilerde Osmanlıcalık yapanlar görmüyor mu? Elbette görüyorlar... Bugün artık Osmanlıdan daha Osmanlı olmaya kalkışmak bir sonuç vermeyecektir. Her alanda gelişmiş Türkçeye böylesine hor bakmak onu değersiz çıkarmaya çalışmak çabaları boşunadır.

Bir ulusun dili ki ulusun bütün zamanlar içinde ayrılmaz bir parçasıdır. Aynı bağlamda bütün bu süreç içinde sözlü ve yazılı yaratımlarında kullandığı araçtır. Sosyal, kültürel gereksinimlerine göre de gelişir, varsıllaşır. “MÖ 329 yılı olaylarının anlatıldığı bir Çin belgesinde iki dizelik bir Türkçe şiire yer verilmiştir. Bu iki dize Türkçenin o yüzyılda bile duygu ve düşünceleri yansıtacak yetkinlikte olduğunu kanıtlamaktadır.”(1) Görüldüğü gibi sözlü olduğu kadar yazılı Türkçenin varlığı da çok eskiye dayanmaktadır. “Orhun ve Yenisey” yazıtları gibi.

Osmanlı İmparatorluğu döneminde bile devlet dili Osmanlıca olmasına karşın halkın dili Türkçedir. Bu anlamda sarayla sokaktaki insanın arasında bir dil anlaşmazlığı doğmuştur. Bir başka deyişle okuryazar olmayan halk ile yönetim arasına yabancı bir dil girmiştir. Yani Osmanlıca Türkçenin önüne geçmiştir. Bu yüzden Türkçenin geçmişle bağlarını kopardığını söylemek aymazlıktır. Çünkü Türkler çağlar boyunca Türkçe konuşup, Türkçe yazmıştır. Osmanlı da olduğu gibi bugün de Osmanlıcaya dönmek sevdası gericiliktir.

Osmanlı döneminde konuşma ve yazı dilleri arasındaki kopukluk Cumhuriyete değin süregeldi. Cumhuriyetin ilanından sonra Türkçenin dil bahçesinden Arapça, Farsça sözcükleri temizlemek ve halkın kullandığı dili kullanmak, izlenecek yolun başlangıç noktasıydı. Halkın Osmanlı abecesini okuyamaması ve öğrenmekte güçlük çekmesi dil sorununun çözümünün önünü tıkıyordu. Dönemin dil uzmanları “yazı ve dil” sorunlarının birlikte ele alınmasının ve birlikte çözüm getirilmesinin gerekliliğine inanıyordu. 1 Kasım 1928’de Latinceye dayalı yeni Türk abecesinin kabul edilmesi ve uygulamaya konulması Türkçenin yeniden dirilişinin başlangıcıdır. Aynı zamanda Harf Devrimi okuma ve yazmayı kolaylaştırmanın yanında bütün devrimlerin ve yenileşme hareketlerinin yolunu açmıştır desek yanlış olmaz. Arap harflerinden uzaklaşan Türk dili aynı zamanda Arap kültürünün etkisinden de kurtulmak yolunda önemli bir adım atmıştır. Kimilerince asıl istenmeyen budur. Şimdi tutup ''atalarımızın mezar taşını okuyamıyoruz'' demek neyin nesidir ki?

Arap harflerinin kullanılması okuryazarlık oranının düşük kalmasına neden olduğundan Cumhuriyetin ilanında yüzde beş dolayında okuryazarımız vardı. Halk, Harf Devriminden sonra okuma yazmaya büyük ilgi göstermiştir. Kısa sürede okuryazarlık oranı (1935’te) yüzde yirmibeşlere çıkmıştır. Görülüyor ki yabancı etkilerden kurtulan Türkçeyi öğrenmek de öylesine kolaylaşmıştır. “Ülkesinin yüksek istikbalini korumasını bilen Türk ulusu, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır” diyen M.K. Atatürk dil sorununu aşacağını da biliyordu. Osmanlı'nın altı yüzyıl içinde başaramadığını çok kısa bir sürede başarmıştı. Şimdi birkaç oy uğruna siyasal söylemlerine araç edindikleri anadilimizin okuryazar oranı yüzde doksan altı dolayındadır.

Türkçeyi siyasal söylemlere araç kılmak, onu küçümsemeye kalkışmak siyasal bir değer yaratmaktan uzaktır. Dille, toplum arasında kurulan bağlar ve gelişen ilişkilerde Türkçenin varlığı, ağırlığı her koşulda kendini açıkça belli etmiştir. Türkçeye ilişkin iç karartıcı bir şey söyleseniz de dille toplum arasında kurulmuş bağ yara almaz. Rakip saydığımız diliniz size kimi yararlar, üstünlükler, ve güçlülük bile katabilir; ama siz sevmediniz diye sizi asla rakip olarak görmez. Dilde öfke ve kıskançlık yoktur. Toplum ile uyum içinde işlevini sürdürür. Bırakın artık şu asılsız siyasal söylemleri, gelin artık halkımızın Türkçeyi yeğlediğini kabul edin.

Biliyoruz ki anayasamızın üçüncü maddesi “Dili Türkçedir.” dedikten sonra dördüncü maddesi bu yasanın “değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez” olduğunu belirtir. Neden hâlâ bu konuyu ısıtıp ısıtıp ileri sürüyorsunuz? “Dil Devrimi ile dilimiz devrilmiş değil, kötü bir dil düzeni devrilip yerine iyi bir dil düzeni getirilmiştir.”(2) Böylesine açık gerçeği görüp görmemezlikten gelmek ya da saptırmak anadilimiz için yapılan en büyük kötülüktür. Dilinin değerini bilen kişilerin dilidir, Türkçe.

(1) Sevgi Özel, “Türkiye Türkçesi Temel Dilbilgisi” Dil Derneği Yayınları, s.18, Ankara 2018.

      (2) Ömer Asım Aksoy, “Dil Gerçeği”, Dil Derneği Yayınları, s.118, 2. Baskı, Ankara 2016.

 
BAŞYAZI
ÇAĞDAŞ TÜRK DİLİ
Nisan 2024 - 434. Sayı
TÜRKÇE SÖZLÜK
YAZIM KILAVUZU
 
     
facebook twitter