AnaSayfa Kuruluş: 22 Nisan 1987
Dil Derneği, Bakanlar Kurulunun 24.07.2002 tarih ve 2002-4812 sayılı kararı ile kamu yararına çalışan dernektir.
 
Yayın Yönetmeninden
 
ÇAĞDAŞ TÜRK DİLİ - Mayıs 2022 
       
         İKİ YER BİR ARA             

      Ertuğrul Özüaydın

Hemen şuracıkta kısa kalmış akasya ağaçlarının arasında kıvrıla kıvrıla yukarılara doğru uzanan bir yol buldum. Bulduğum yolun beni ereğime ulaştıracak yol olabileceğini düşünüp yola girdim. Yol kenarını kuru otlar, devedikenleri sarmıştı. Günün içinden geçip giderken güneşin çevreyi her zamanki gibi özene bezene renklendirişini düşündüm. Ne büyük iyilikti dünyamız için ve şimdi bizim için. Günün gündüzün en çok sevdiğim saatleriydi. Dört bir yanımız ağaçlıktı. Sonradan dikildiği belli olan sedir ağaçları ahlatlar, alıçlar, yabani erikler arasında boy vermişti. Aşağıları yeşil yeşil bahçeler, çayırlar kaplamıştı. Nerelere gelmiştik? Geldiğimiz yerlere baktım. Uzaklığın, uzaklaşmışlığın verdiği huzur doluydu içim dışım.

Biz buralara önceden gelmiş miydik? Ağaçlar, çalılar, karşıki tepeler öylesine iç içe geçmiş ki ve öylesine bir yerlere benziyor olmalı ki gözümüze bildik bir yer gibi geldi. Belki önceden böyle bir yere gelmeyi düşünmüştük. Gözlerimde canlanan eski bir resim gibiydi görünüm. Durduğum yerden özlediğim bir resme bakar gibiydim. Unutamadığım o güzellikleri yeniden anımsamak sevinciydi şu an yaşadıklarım. Geldiğim uzakların ne önemi vardı? Bütün ağırlığıyla üstümde duyduğum şehrin baskısını şehirde bırakmıştım.

Bile isteye yoluna düştüğümüz amaçların yerini başka ne tutabilir? Söz gelimi en çok sevdiğimiz kişiye kavuşmak, çok özlediğiniz bir yere gidebilmek, olması için çaba gösterdiğiniz bir işi başarmak, öğrenmek için can attığınız gizin gizemin sırrına erişmek gibi gerçekleşmiş gerçeklerin yaşattığı sevincin yerini başka ne tutabilir? Sanki geldiğimiz yerle, çıktığımız nokta arasına giren bütün uzaklıklar kalkmıştır. Arzusuna erişenler bunu bizden daha iyi bilirler.

Doğrusu uzaklıkların arasıdır duyulan acılar. İşte bu acılardır insanı arayışa yönlendiren ve kuşkusuz yollara düşüren. Bugüne dek neler yapabilmek ya da nerelere gidebilmek için nasıl yollara düştüğümü bir ben bilirim. Tam burada dere yatağının yanından yukarılara doğru tırmanıyoruz. Vadinin karşı ucundan bir öbek kuş havalandı. Yüzlerini batıya döndüler ve kanatlanıp ufka doğru uzaklaştılar. Her biri güneşin altında gümüşi renkleriyle parlıyordu. İkindinin en güzel saatleriydi. Şehirden uzak şehrin en güzel tepelerinden biriydi. Sağımız solumuz sıra sıra tepelerdi. Aramızda kalan tepeyi aşıverince görünmez tepe ortaya çıkıveriyordu. Biliyorum ki onun arkasında kalan bir başka tepe daha vardı. Bütünü birden bir yanılsama gibi parlıyordu, bir yitip bir ortaya çıkışıyla.

Benim bana uzaklığımdı doğaya olan uzaklığım, öte yandan benim bana yakınlığım. İçinde bulunmadığım ormanlar, çıkmadığım tepeler, paçalarımı sıvayıp geçmediğim dereler özlemini çektiğim o yerlerdi. Gözümle göreceğim, elimle tutacağım, kokusunu içimde duyacağım oralarda yaşamalıyım ve oraları yazmalıyım. Gidemediğim her güzellik uzaklıktır, acıdır. Çayırlarına, kırlarına yaz havası sinmiş şehir dışlarını seviyorum. Bütün benzemişliğine karşın doğal ortamın her bir noktası başkaydı. Binaların arasında koşuşturan kalabalıkların ayak seslerinden, beton binaların sevimsizliğinden soğukluğundan, araçların bağırtısı arasından kaçıp şehir dışlarında dolanmayı istiyorum. İşte tam burada o yer, o zaman, benimle birbirlerine sıkı sıkıya bağlıydılar.

Bu uzaklara ben mi ulaşıyorum yoksa o uzaklar bana mı geliyor? Bilemedim. Bir biçimde bir yerlerde buluşuyoruz. Aramızda gizliden bir bağ kurulmuş. O yüzden ben uzağın yakınındayım hep. Uzaklaşmışlığın verdiği kaygıyı duyumsamıyorum. Uzakları uzak bilmeyenin yolu hep açık değil miydi?

Ulaşılmaz tepeler değildi o vardığım yerler herkeslerin gelebileceği kadar yakındı şehre. Şimdi çıktığım yüksek tepeden aşağıda kalan şehrin çatıları görünüyordu. Sivri sivri o uzun binalar hançer gibi saplanmıştı şehrin göbeğine. Buradan oralar hiç uzak değildi de oradan buralar nasıl görünüyor diyemiyorum. Çünkü gelemeyenler için oradan ta buralar uzak ve görünmezdi. Sanki git git bitmez yollardı. Önlerinde geçilmez dağlar yükseliyordu. Buradan buralara gelmek isteyip de gelemeyenlere selam olsun.

Uzaklardır insanın içini acıtan ve en zoru uzakta kalmaktır. Erişebilmek adına elinizden gelen her şeyi yaptığınız amaçlarınıza ulaşamadığınızda içimizi yakan acıyı duyumsarız. Gitmek isterseniz görünür hedefe gitmeye yol bulunur. Görüneni görmezden gelen içinse değil oraya varmak, yakınına dek gitmek bile aklına gelmezdi. Noktadan noktaya varmak bir hedefse gidilemeyen ara uzaklıktı. İkincisi birinci söylediğiniz anlamına da gelebilir. İki nokta arası uzaklıksa hedef birdi. Ulaşmaktan, gitmekten, erişmekten yana her zaman yol görünürdü.

Belki tehlikeli bir yol, koşullar çetin, belki çok uzun ve uzak ama insanın bir ereği varsa onun gereği de vardı. Ölçüp biçtiğimiz planlar insanın geleceğe ilişkin serüveninin ilk adımları değil midir? Umudun içimize saçtığı kıvılcımlar insanın zoru başarması yönünde onu harekete geçirmez mi? Yakını uzakla birleştiren bütün nitelikler insanın özünde aydınlığa çıkmayı beklemektedir. İşte o bekleneni gerçekleştirmek elimizde. Özgürlüğü dağ yollarında yaşayacağına inanmış biri dağlara, oralara vadilere ne kadar uzak kalabilir? Geldiğim tepelerde tavşanların, kaplumbağaların izinde yürüyerek dolanıyorum vardığım tepeleri.

Nereye varacağımı az çok kestirerek gelmiştim buralara. Elbette gezintilerim sırasında vardığım, varacağım noktanın amaca yönelik başka başka anlama bürünmesi yaşamın doğal gerçekliğiydi. Geldiğim yeri bilmek, anlamak, açıklamak olanağım vardı. Arayıp bulduğum bu yer bir başka gerçekliğin içerisinde yeni anlamdı, aynı zaman içinde bir başka nitelik kazanmıştı.

Şu koskoca şehrin bir tutsağı olarak geldiğim bu yerde kendimi çok daha iyi hissediyorum. Sessizliğe ses veren ibibikler, karatavuklar, üstümüzde gezinen şahinler yeryüzünde bir başka güzelliği söylüyordu. Şehrin dışında, sınırların ötesinde insanı ürküten bir yanı olmakla birlikte doğanın özgürleştirici bir başka yanı daha vardı. Ucu sonu görünmeyen açıklık ve doğal görünümün yarattığı mutluluktu. Sessizliğin mutluluğuna sığındım. Burada daha çok zaman kalabilirim.

Değiştirilmesi düşünülmeyeni değiştirmek için buralara geldik. Uzaklık, yalnızca iki nokta arasında oluşan çizgi değildi, iki nokta arasında değişen gerçeklikti. O gerçekliğe giden yoldu anlamın yeniden doğuşu. O yolu geçtik. Şehre bağlılıklarımızı sürdürürken burada bambaşka duygular içindeyiz. Benim için taşıdığı anlamı, yaşadığım duyguları yazmak istedim. İnsanın çevresi değişirken yaşamın içeriği onunla birlikte değişiyordu. Uzaklıklar uzakta kalmıştı.

 

 

 
BAŞYAZI
ÇAĞDAŞ TÜRK DİLİ
Mart 2024 - 433. Sayı
TÜRKÇE SÖZLÜK
YAZIM KILAVUZU
 
     
facebook twitter